Image Hosted by ImageShack.us

8 Şubat 2007 Perşembe

LE SUROIT'IN RAPORU: İSTANBUL' DA 8 ŞİDDETİNDE DEPREM BEKLENİYOR

Marmara Denizi'nde geçen yıl, fay hattıyla ilgili ilk çalışmayıyapan Fransiz Le Suroit gemisinin kesin rapor sonuçları, Fransa'ninuluslararası bilimsel dergisi Elsevier'de yayımlandı. Rapor sonucu,İstanbul'da olası bir deprem korkusunun hiç de yersiz olmadığını ortayakoydu. Le Suroit araştırmasının sonucuna göre, Marmara Denizi'nin dibindeonlarca kilometre uzanan fayin hattinin tek parça, tek hat halinde, kivrimliiki fay olduğu kesinleşti. Prof. Xavier Le Pichon başkanlığında yürütülen, Prof. Dr. CelalSengör, Doç. Dr. Emin Demirbag ve Prof. Dr. Naci Görür'ün de katildigiarastirma, 12 bilim adami tarafindan gerçeklestirdi. Bu çalismaya göre,Marmara içinde tek hat halinde iki fay hatti tespit edildi. Ilki Körfez'dençikip Çinarcik'in kuzeyinden Büyükçekmece - Yesilköy açiklarina kadargeliyor. Ikincisi ise, Büyükçekmece'den başlıyor ve Mürefte'ye kadar devamediyor.

Araştırmada, bu fayın "yıkıcı" ve "aktif" olduğu belirtiliyor.Marmara fayının özellikle de İmralı fayı en canlı bölümlerden biri olduğutespit edilirken, Marmara'nin batısında Çinarcik'a kadar uzanan fayuzunluğunun tam 110 kilometre, ikinci fayin ise 85 kilometre uzunluğundaolduğu ve her iki fayında aktif olduğu belirtildi.

Marmara'da oluşacak depremin, ya tek ya da iki kırılma seklindegerçeklesecebileceğini belirten uzmanlara göre, tek kırılma durumundadepremin büyüklüğü Richter Ölçeği'ne göre 8'e yakın, fayin iki parçadakırılması durumunda ise en az 7 veya 7'den biraz büyük bir deprem olacak.Fransiz Le Suroit gemisinin Marmara'da yaptığı arastirmaya katilan uzmanlar,Marmara Denizi'ndeki çukurlukları da meydana getirdiği belirlenen bu uzunfayin Kuzey Anadolu Fayı'nın devamı olduğu konusunda ayni görüşteler. Bu fayhattında, özellikle Yeşilköy çevresinde sıkışma olduğu belirtiliyor.

Le Suroit gemisiyle yapılan incelemelerden sonra hazırlanan raporudegrlendiren ITÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardimcisi Prof. Dr.Okan Tüysüz: "Marmara içinde tek hat halinde iki fay görülüyor. IlkiKörfez'den çikip Çinarcik'in kuzeyinden Büyükçekmece - Yesilköy açiklarinageliyor. Ikincisi Büyükçekmece'den basliyor, Mürefte'ye kadar devam ediyor.Tahmin edilenden uzun. Faylar riskli, ciddi sorun var. Dogudaki fay en sonAdalar'dan itibaren 1894'te, batidaki 1766'da Mürefte'de kirilmis. 110kilometre uzunluk ciddi risktir. Gölcük fayi 130 kilometre, 7.4 büyüklügündedeprem üretti. Düzce 45 kilometre, 7.1 büyüklügünde deprem üretti."

Bu arastirmada görev alan uzmanlar, olasi bir Istanbul depremiyleilgili son zamanlarda yapilan açiklamalarin gerçegi yansitmadigini,özellikle de Prof.Dr. Aykut Barka'nin öne sürdügü gibi, kirilmalarin birdenfazla olmadigini, Marmara fayinda iki kirilma olacagini belirtiyor ve bunedenle kirilmalarin siddetli olacagini söylüyor. Prof. Xavier Le Pichonbaskanliginda yapilan arastirmanin sonuçlarina göre, Istanbul'da olasi birdepremin bölgelere göre büyüklügü söyle saptaniyor:

-Kadiköy (Merkez üssüne uzakligi 26 km): 6 siddetinde sarsilacak. -Eminönü (Merkez üssüne uzakligi 16 km): 9 siddetinde sarsilacak. -Fatih (Merkez üssüne uzakligi 14-15 km): 9 siddetinde sarsilacak. -Zeytinburnu (Merkez üssüne olan uzakligi 12 km): 9 siddetindesarsilacak. -Bakirköy (Merkez üssüne olan uzakligi 10 km): 9 siddetindesarsilacak. (Bazi yerler 10 siddetine maruz kalabilir) -Avcilar (Merkez üssüne olan uzakligi 12 km): 9 siddetinde sarsilacak.(Bazi alanlar 10 siddetine maruz kalabilir) -Küçükçekmece (Merkez üssüne olan uzakligi 14 km): 8 siddetindesarsilacak. -Büyükçekmece (Merkez üssüne olan uzakligi 15.5 km): 8-9 siddetindesarsilacak. -Silivri ve Çatalca: 7 siddetinde sarsilacak.

"ANA FAY TEK PARÇA KIRILACAK"

Prof. Celal Sengör, Marmara Bölgesi'nde yasayanlarin uykusunukaçiracak bir açiklama yapti. Le Suroit gemisinin arastirma sonuçlariylailgili Prof. Xavier le Pichon'la yazdigi ikinci makale önümüzdeki aylardauluslararasi bilim dergilerinde yayinlanacak olan Prof. Sengör, "MarmaraDenizi'nde ana fayin tek parça oldugu belirlendi. Ancak ana fayin güneyindede büyüklügü 7'nin üzerinde depremlere yol açacak faylar var. Bu faylartsunami yaratacak faylar. Bunlar Çinarcik ile Armutlu arasinda" dedi.

"BILIM ADAMLARI DOGRU SÖYLEMELI"
ABD'nin en ünlü bilim kuruluslarindan CalTech'de (California TeknolojiEnstitüsü) bir yilligina konuk ögretim üyesi olarak bulunan Sengör, "Bilimadamlari istemeseler de dogruyu söylemekten asla korkmamali... Halk unutur,ama bilim unutmaz" diye konustu. Sengör sözlerini söyle sürdürdü: "Prof.Pichon'la düsüncelerimizde bir degisiklik yok. Zaten Le Suroit gemisininortaya koydugu veriler, bizim tahminizi destekliyor. Ana fay, Orta veTekirdag çukurluklarinda da tek parça olarak devam ediyor."

"HAREKET EDEN FAYLAR..."
Kuzeyden geçen tek parça fayin disinda, güneyinde de 7'den büyükdeprem yaratacak faylara rastlandigini anlatan Sengör, bu faylar hakkinda dasu bilgileri verdi: "Bunlar sag yanal atimli degil, normal faylar. Yaniasagi yukari hareket eden faylar. Bu faylari ana fay olusturmus. Bunlarasagi yukari hareket eden yani normal faylar oldugu için tsunamiyaratacaklar."

DEV DALGALAR OLUSACAK
ODTÜ ve Güney California üniversiteleri isbirligiyle yapilanarastirmalarda ortaya konan senaryolara göre, Marmara'da 4 metre ve dahayüksek tsunami dalgalari olusabilir ve bunlar 5 dakikada karaya ulasabilir.Son bin yilda Marmara'da 11 tsunami olayinin meydana gelmis oldugunu anlatanbilim adamlari, "17 Agustos'ta meydana gelen 2.52 metrelik tsunami ile busayi 12'ye yükselmistir" diye konustu.

DAHA ÖNCEDE OLMUS...
Yalova'daki Aksa fabrikasinin arkasinda denizden 1.5 kilometreuzaklikta karada yapilan incelemede, 2780 yil önce meydana gelen tsunamininizlerine rastlandi. Tsunaminin M.Ö. 780 yilinda gerçeklestigini belirtenProf. Okan Tüysüz ve Doç. Dr. Can Genç, "15 - 20 santim kalinlikta ince birzon tabakasina rastladik. Bu zon bolca fosil (midye, istiridye parçalari) vememeli kemikleri kapsiyor. Burada 4 metrelik tsunami olmus" dedi.
TÜBITAK Marmara Arastirma Merkezi (MAM) Baskani Prof. Dr. Naci Görür, ''OrtaMarmara Sirti ile Tekirdag Çukuru arasindaki fay riskli. Bu fay, her an 7 vedaha siddetli depreme neden olabilir'' dedi.

Prof. Dr. Görür, Gebze Rotary Kulübü toplantisinda yaptigi konusmada,Marmara Denizi'ni ''deprem denizi'' diye tanimladi. Marmara Denizi merkezliyüksek siddette deprem riskinin göz ardi edilmemesi gerektigini söyleyenProf. Dr. Görür, Marmara Denizi'ndeki en tehlikeli fayin, en son olarak 1766yilinda kirildigini ifade etti.
Prof. Dr. Görür, sunlari kaydetti: ''Bu tür tehlikeli faylarin 250 yillikperiyotlar halinde kirilma riski bulunuyor. Bu yüzden, bilim adamlari içindebulundugumuz yillarda 7 ve daha yüksek siddette deprem olasiligindan sözediyorlar.Bu da dogru bir mantik. 15 milyon yildir deprem oluyor ve milyonlarca yildaha olacak. Marmara Denizi'ni tehlikeli buldugumuz için 5 gemiyle 2 yildirarastirma yapiyoruz. Marmara'nin güneyindeki fay kirilirsa 7ve üzerindeki siddette deprem olacaktir.''

"INSANLAR BILE BILE ÖLÜYOR"Prof. Dr. Naci Görür, akil ve bilimin kullanilmasi halinde, depremlerdeinsan ölümleri olmayacagini ya da çok az olacagini bildirdi. Sultandagi'ndakirilan fayin, Maden Tetkik ve Arama'nin (MTA) haritasinda bulunmasinaragmen gerekli önlemlerin alinmadigini da anlatan Prof. Dr. Görür, söyledevam etti: ''Yetkililer, depremden sonra bölgeye gidip (yaranizi saracagiz,yemek ve ev verecegiz) diyorlar. Bilgi toplumu olmasi gereken ülkeyeyakismiyor. Akil ve bilimi kullanirsak, depremde insanlar ölmez. Buradakirilan fay, MTA haritasinda vardi. Insanlar bile bile ölüyor. 1939 Erzincandepreminde 39 bin kisi öldü. Fay hatlarinin oldugu yerde saglam yapilanmaneden baslatilmadi ya da insanlar niye o bölgelerden uzaklastirilamadi?''

Japonya'nin Kobe sehrinde yasanan depremi ve sonuçlari hakkinda dadegerlendirmelerde bulunan Görür, sunlari kaydetti: ''Kobe depreminden sonra10 yilda depreme dayanikli yeni bir Kobe yaptilar. Bir yerlerden baslamaklazim. Insanlar ölüyor, yarayi sarariz diyorlar. Insanlari öldürmeyin. Biz,bugüne kadar bunca çalisma yaptik ama, hiçbir hükümet yetkilisi gelip siz neyapiyorsunuz diye sormadi.'' Prof. Dr. Naci Görür, yasanan sarsintilarsonrasi, medyaya depremle ilgili açiklamalarda bulunan bilimadamlarini daelestirdigi sözlerini, söyle tamamladi: ''Bu bilimadamlarinin yüzde 95'iellerinde veri olmadan depremi anlatiyorlar. Hastayi görmeden, ilaç yazandoktor gibiler. Siz hasta olsaniz, üfürükçüye mi gidersiniz, doktora mi?Afyon'da deprem oldu, ardindan yine ayni sovlar yapiliyor ve komedisürüyor.''

Etiketler: , , , , ,

HORLAMA


Normal erişkin insanların en az %45’i zaman zaman horlamaktadır. %25’i sürekli olarak horlamaktadır. Horlama problemi en sık şişman erkeklerde görülür ve yaşla birlikte her geçen gün artar.
Horlamanın sebebi nedir?
Ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlık olduğunda ortaya çıkan gürültü biçiminde ki sese horlama denir. Dilin arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge kendiliğinden daralabilen bir bölgedir. Bunlar birbirleri üstüne geldiğinde solunumla birlikte titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Horlayan biri aşağıdaki problemlerden en az birine sahiptir.
Dil ve boğaz kasları gerginliği azalmıştır. Gevşek kaslar sırt üstü yatınca dilin boğaz arkasına doğru kaymasına engel olamaz. Bu olay alkol yada ilaç alarak gevşemiş birinin uykusunda kas kontrolünün kaybolması ile ortaya çıkar. Bazı insanlarda uykunun derin fazında gevşemeye bağlı olarak yine horlama görülebilmektedir.
Boğazdaki dokuların aşırı büyük olması. Büyük bademcik ve geniz eti çocuklarda en sık rastlanan horlama nedenidir. Şişman insanlarda kalın boyun dokusu sebep olarak gösterilir. Kist ve tümörlerde nadir olarak bu yolla horlama yapabilmektedir.
Yumuşak damak ve küçük dilin aşırı sarkık ve uzun olması boğaza doğru hava yolunu daraltır. Hava yoluna sarktığı için bir valv gibi horlamaya neden olur.
Burun tıkanıklığı olan kişi havayı almak için genizde aşırı vakum yaratır. Bu vakum boğazda kollabe olabilen dokuları hava yoluna doğru çeker. Böylelikle burun açık iken horlamayan kişide horlama görülmeye başlar. Bu durum neden bazı insanların sadece alerjik dönemlerde veya grip, sinüzit olduğu zamanlarda horladığını izah etmektedir. Burun deformasyonları bu tip burun tıkanıklığı nedenleri olarak bilinir. Deviasyon burun orta bölmesinin yan taraflara taşması olarak tanımlanır. Burun içi deformasyonları içinde en sık rastlanılanıdır.
yukarı
Horlama ciddi bir sorun mudur?
Sosyal olarak evet! Bu aile yaşamında ciddi bir şekilde tehdit eder. Horlayan kişi alay konusu olur. Ailenin diğer bireyleri için uykusuz gecelerin sorumlusu tutulur. Horlayan kişi tatil ve iş gezilerinde istenilmeyen oda arkadaşı olur. Tıbbi olara evet! Kişinin kendine verdiği zarar daha büyüktür. Dinlenilmeden geçirilen geceler vardır. Aşırı horlayan kişilerde yüksek tansiyon horlamayan kişilere göre daha sık görülür. Horlamanın en ağır formu “tıkayıcı tipte horlama hastalığıdır.” “Uyku apnesi” diye bilinen bu hastalıkta şiddetli horlama nefessiz kalınan bir dönemle kesilmektedir. Bu sırada solunum tam durmuştur. 10 saniyenin üzerindeki nefessiz kalma nöbetlerinin bir saat içinde 7 den fazla görülmesi yaşamı ciddi şekilde tehdit eder. Bu durumda doktorunuzun size bir uyku merkezinde inceleme yapılmasını önerecektir. Apneli (nefesin kesilmesi) hastalarda saatte 30-300 defa tıkanmalara rastlanılmaktadır. Böylelikle uykuda kan oksijen düzeyi aşırı oranda düşer. Oksijenin düştüğü bu dönemde kalp kanı daha çok pompalamak zorundadır. Bir süre sonra kalp ritmi bozulurken, yıllar içinde yüksek tansiyon ve kalp büyümesi yerleşir. Tıkayıcı tipte horlama hastalığı olan kişiler uykularının çok az bir kısmında derin uyku fazına geçebilmektedirler. Derin faz gerçek dinlenme için tek yoldur. Dinlenmeden geçirilen gecenin gündüzü uykulu, yorgun ve verimsiz geçecektir. Araba kullanırken yada iş başında uyuklamalar görülecektir.
Horlama tedavi edilebilir mi?
Horlamanın bir çok tipi tedavi edilebilir. Erişkin horlayan kişiler için aşağıda sıralana önerilere uyulmalıdır.
İyi bir adele tonusu kazanmak için sportif bir yaşam biçimi seçilmeli.
Horlayan kişiler uyku ilaçları, sakinleştirici ve antihistaminik denilen alerji ilaçlarını uykudan önce almamalı.
Uykudan 4 saat önce alkol almaktan sakınmalı.
Uykudan 3 saat önce ağır yemekten sakınmalı.
Aşırı yorgunluktan sakınmalı.
Uykuda sırt üstü yatmak yerine yana yatmak tercih edilmeli. Eski bir öneri olarak pijama sırtına tenis topu dikmek hala faydalı bir metot dur. Böylelikle sırt üstü uyumaya engel olunur.
Yatağınızın baş tarafı daha yukarıda olacak şekilde tüm yatağınız yaklaşık olarak 10 cm bir tarafa doğru çeviriniz. Bu amaçla yatağınız bir tarafı altına bir tuğla yerleştirmek amacınıza uygun olacaktır.
Evde horlamayan kişilerin sizden önce uykuya geçmeleri için onlara süre tanıyın.
yukarı
Her pozisyonda horlayan kişiler “ağır horlayan” olarak isimlendirilir. Bu kişilerin yukarıdaki önerilerden daha fazla yardıma ihtiyaçları vardır.
Horlama kişi ve ailesi için zararlı hale geldiğinde uzman doktorunuz ile görüşmeniz uygun olacaktır. Bu özellikle uyku sırasında nefes alamama problemi olduğunda (Yüksek sesli horlama nefessiz kalma dönemi ile kesilmektedir.) Doktorunuza baş vurmanız daha da önem kazanmaktadır. Horlama hastasının burun, ağız, boğaz ve boynunun detaylı muayenesi yapılmalıdır. Horlamanın boyutu ve horlayan kişinin sağlığını belirlemek açısından uyku laboratuarı çalışmaları değerlidir.
Tedavi şüphesiz tanıya dayanır. Bu alerji veya enfeksiyon tedavisi gibi basit yada bademcik geniz eti veya burun bozukluklarının cerrahi gerektirir biçimdedir. Horlama - Nefessiz kalma hareketli dokuların sabitleştirilmesi ve hava yolunun daha genişletilmesini sağlayan horlama ameliyatlarından başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Buna uvulopalatofarengoplasti ameliyatı (UPPP) adı verilmektedir. Hasta için bademcik ameliyatından çok farklı his vermez. Lazerin kullanıldığı Laser-assisted uvulopalatoplasti (LAUP) lokal anestezi ile yapılabilen bir başka ameliyattır. Cerrahinin çok riskli veya hasta tarafından istenilmediği durumlarda boğaza basınçlı hava veren maske takarak (CPAP) uyuyabilir. Kronik olarak horlayan her çocuk KBB uzmanı tarafından detaylı olarak muayene edilmelidir. Bademcik ve geniz eti ameliyatının gerekli olduğu durumlarda cerrahi müdahale çocuk sağlığına ve gelişimine çok önemli yararlar sağlayacaktır.
Horlama ortadan kaldırılabilir mi?Kilo fazlalığının horlamanın en önemli nedenlerinden biri olduğu bilinmektedir. Kilo fazlası olup zayıflayan hastaların %80'inde horlamanın önemli derecede azaldığı veya tamamen ortadan kalktığı görülmüştür. Kilo verme, özel şekilli yastıklar, ağız veya buruna yerleştirilen bazı cihazların kullanılması, uyku ilaçları, sakinleştirici ilaçlar ve alkol kullanımından kaçınma gibi yöntemler horlamanın kontrolünde yararlı olabilir. Ancak bunların hepsi, yaşam koşullarında önemli değişiklikler yapılmasını ve bunun sürekli olmasını gerektirir.
yukarı
Günümüzde, horlamayı ortadan kaldıracak etkili bir yöntem vardır. "Laser uvulo-palatoplasti (LAUP)" adı verilen bu cerrahi yöntemle yumuşak damaktaki dokular yeniden şekillendirilmekte ve horlama önlenebilmektedir. Bu ameliyatın başarı oranı %85-90 arasındadır. Ameliyatta, lazer ışını ile yumuşak damaktaki dokular dikkatle küçültülmekte ve zamanla dokuların iyileşip gerginleşmesiyle uyku sırasındaki titreşimleri, yani horlama ortadan kalkmaktadır. Ameliyatta lazer ışınının kullanılmasının nedeni, lazerin yumuşak dokuları kanamaya neden olmadan kesme yeteneğinin bulunmasıdır. Ameliyat yaklaşık yarım saat sürmekte ve boğazı uyuşturacak şekilde lokal anestezi ile yapılmaktadır.
Pek çok hastada bir kez tedavi ile istenen sonuç alınmaktadır; ancak, bazı hastalarda ameliyatın en erken dört hafta aralıkla olmak üzere tekrarlanmasına ihtiyaç duyulabilir. Bazı hastalarda horlama tamamen ortadan kalkmasa bile, şiddeti azalmaktadır.
LAUP ameliyatını takip eden birkaç gün ile iki hafta arasında boğaz ağrısı hissedilmekte ve ağrı kesici ilaçlarla kontrol altına alınmaktadır. Hastaların çoğu birkaç gün içinde normal hayatlarına dönmekte ve çalışmaya başlayabilir hale gelmekte, sadece ağır kaldırma gibi zorlayıcı bedensel faaliyetlerden kaçınmaları istenmektedir.
Ameliyatın etkilerinin görülme zamanı kişiden kişiye değişmektedir. Bazı hastalarda sonuç hemen alınmakta, ameliyatın yapıldığı gün horlama kesilmektedir. Diğer hastalarda, ameliyatın sonucu bir aya kadar ortaya çıkmakta ve kesinleşmektedir.
yukarı
LAUP için uygun bir aday olup olmadığınızı nasıl anlayacaksınız?Öncelikle muayene olmanız gerekir. Doktorunuz horlamanız, burun tıkanıklığı ve genel sağlık durumunuz ile ilgili bilgilere ihtiyaç duyacaktır. Daha sonra baş ve boyun bölgesine ağırlık verilen muayeneniz yapılacaktır. Bundan sonra muhtemelen, "obstrüktif uyku apnesi" bulunup bulunmadığını araştırmak üzere uyku laboratuarında bir uyku çalışması yaptırmanız istenecektir. Uyku çalışması, uyku laboratuarında bir gece geçirmenizi ve bu sırada beyin dalgaları, kalp atımları, kandaki oksijen miktarı, solunum düzeni gibi verilerin kaydedilmesini gerektirmektedir. Bu uyku çalışmasını takiben, doktorunuz LAUP da dahil olmak üzere olası tedavi seçeneklerini belirleyecektir.
"Obstrüktif Uyku Apnesi" nedir?Obstrüktif uyku apnesi (OUA) ciddi bir hastalık durumudur. Trafik kazalarının önemli bir oranında sürücülerde uyku apnesi bulunduğu tahmin edilmektedir. Bu kişilerde kalp yetmezliği, felç ve ölüm olasılığının da yüksek olduğu bilinmektedir.
Obstrüktif uyku apnesi (OUA), uyku sırasında solunumun bir süre için durması ve bu sırada vücudun solunum için aşırı çaba göstermesidir. Bu kişilerde solunum yolunda hava akımının durmasına neden olan tıkanıklığın boğazda olduğu bilinmektedir. Hastalar genellikle şişman, orta yaşta ve horlayan erkeklerdir. Sıklıkla horlama ve uykudaki solunum duraklamalarının farkında olan hastanın kendisi değil, hastanın eşidir. OUA'nın diğer belirtileri gündüz saatlerinde uyuklama, sabah baş ağrıları, yüksek tansiyon, kişilik değişiklikleri ve kalp ritminde değişikliklerdir.
yukarı
OUA teşhisi, bir uyku çalışması ile koyulur. Tedavi planı ise her hastanın belirtileri, uyku çalışması sonuçları ve muayene bulgularına göre düzenlenir. Uyku apnesinde dört temel tedavi seçeneği vardır:
Uyku apnesini artıran faktörlerin (alkol, sakinleştirici ilaç kullanımı gibi) belirlenmesi ve önlenmesiyle birlikte kilo verme;
İlaç tedavisi;
CPAP ve BiPAP adı verilen, uyku sırasında ağız veya burun üzerine yerleştirilen cihazların kullanılması;
Cerrahi tedavi.

Unutmayın!
Horlama nefes almanın tehlikeli biçimde kesilmesidir.
Horlama komik değildir, umutsuz hiç değildir.

Etiketler: , , , ,

Kanal Tedavisi


Niçin kanal tedavisi yapılır?
Öncelikle şu bilinmelidir ki, doğal dişin yerini hiç bir yapay diş tutmaz. Dolayısıyla doğal dişlerimiz tedavi ederek son noktaya kadar korumalıyız. Dişlerimizden biri hastalandığında en bilinen koruma yöntemlerinden biri de kanal tedavisidir. Kanal tedavisi hasar görmüş dişlerin korunmasında yardımcıdır. Pulpa (sinir, kan, lenf damarlarını içeren dişin içindeki yumuşak tabaka), kendini tamir edemeyecek derecede hasar gördüğünde pulpa ölür. genellikle buna, kırık dişlerdeki veya derin çürüklerdeki bakteriler sebep olur. Bakteriler dişin özünde iltihaba yol açar. Hasar görmüş veya hastalanmış pulpa çıkarılmazsa diş ve çevresindeki dokular enfeksiyona maruz kalır. Ve sonunda dişinizi tamamen kaybedebilirsiniz.
Kanal tedavisi nedir ve nasıl uygulanır?
Kanal tedavisi pulpanın hasar gördüğü durumlarda uygulanan bir tedavi şeklidir. Önceki yıllarda hastalanmış yumuşak diş tabakasıyla karşılaşıldığında tek çözüm çekim iken, günümüzde bu dişleri tedavi etmek mümkündür.
Kanal tedavisi yapılmazsa ne olur?
Derin çürük ve çatlak dolayısıyla pulpanın kendini iyileştiremeyeceği durumlarda diş canlılığını kaybeder, enfeksiyon bütün dişe yayılabilir. Kanal tedavisi yapılmazsa enfeksiyon kök ucundaki dokulara kadar ulaşabilir. Dişi çevreleyen çene kemiği de iltihaplanarak aşınır. Meydana gelen bu boşlukta abse oluşur. Bu tabloya ağrı ve şişlik de eşlik eder ve diş kısa zamanda kaybedilir.
yukarı
Kanal tedavisinin aşamaları;
1. Öncelikle ağrısız ve acısız bir tedavi olması için dişe anestezi yapılır.
2. Daha sonra çürük temizlenip, dişin özüne ulaşılınca hastalıklı ve yumuşak doku çıkarılır. Sinir ve doku artıkları temizlenir.
3. Kök ucuna kadar diş kanalına şekil verilir. Gerekirse bazı ilaçlar uygulanarak iyileşme hızlandırılabilir.
4. Seanslar arasında diş iyileşene kadar geçici dolgu maddeleriyle dişin üzeri kapatılır. İltihabın üremesinin durduğu anlaşıldıktan ve kök ucundan iltihap gelmesi sona erdikten sonra kanal içerisi özel bir dolgu maddesiyle, kök ucuna kadar doldurulur.
5. Bazı vak'alarda bu seanslara hiç gerek olmayıp tek bir seansta da kanal tedavisini sağlıklı bir şekilde kanal tedavisini bitirmek mümkündür.
Kanal tedavisi uygulanmış bir dişin ömrü ne kadardır?
Eğer diş tekrar enfekte olmazsa ve çürümesini önleyici tedbirler alınırsa, ömür boyu bu dolgu kullanılabilir. Düzenli dişhekimi kontrollerinizde enfeksiyonun başlangıcını yakalayabilirsiniz. Ayrıca çok iyi bir ağız bakımı ile de dişin tekrar çürümesi önlenmelidir.

Etiketler: , , , , ,

KÖTÜ AĞIZ KOKUSU (HALITOSIS)

Kötü ağız kokusu, çoğu zaman mahcubiyete, sosyo-psikolojik problemlere sebep olur; hatta evlilikleri bile etkileyebilir.


SEBEPLERİ:


Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıkları olan sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar. Ölü ve ölmek üzere olan bakteriler sülfür bileşikleri açığa çıkarır.
Bakteri tabakaları ve yiyecek artıkları dilin arka tarafında birikir. Dilin yüzeyi oldukça pürüzlü bir yapıdadır ve bakterilerin yaşamasına elverişli bir özelliğe sahiptir. Büyük miktarda sülfür bileşikleri de bu alanlarda birikir.
Eğer diş yüzeyi temizlenmezse kısa sürede bakterilerin yaşamasına elverişli bir hal alır.
İleri derecede dişeti rahatsızlığına sahip olanlarda kişinin kendi başına temizleyebilmesi pek mümkün olmayan, ulaşılamayan alanlar vardır. derin dişeti cepleri gibi böyle alanlar da kötü kokuya sebep olur.
Şanslıyız ki ağız boşluğundan kaynaklanan kötü kokuların tedavisi kısa sürede sonuç vermektedir ve problem halledilebilmektedir.


TEDAVİ YÖNTEMLERİ (Ağız boşluğu kaynaklılarda)

Diş problemleriyle diğer patolojik nedenlerin tedavisini yapın. Tam bir ağız muayenesi yaptırın. Koku testleri uygulanabilir ki bu testlerle uçucu sülfür gazları ve halitosis hastalığının boyutları tespit edilir.
İleri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürükleri tedavi edilmelidir.
Ağız enfeksiyonları yok edilmeli gömük, sorunlu dişler çekilmelidir.
İyi bir ağız hijyenine özen gösterilmeli. Dişlerin tüm yüzleri ve dil sırtı temiz tutulmalıdır. ağız enfeksiyonları tedavi edildikten sonra gargaralar ve diş macunları da yardımcı olabilir.
Ağız kuruluğuna mani olmak için gün boyu su için.
Tükürük salgısını hareketlendirin: bakteri oluşumunu önlemek için ağzın oksijenlenmesine yardımcı olur. Şekersiz sakız çiğnemek bunun en kolay yoludur. Bu arada mentollü pastillere dikkat! Kokuyu giderir gibi görünse de kuruluğa neden olur.
Su içeriği bol olan sebze (domates, kereviz, pırasa) ve meyveler (elma muhteşem bir ilaçtır) tüketin. Yiyeceklerinizin üzerine maydanoz doğrayın.
Eczanelerde satılan maydanoz yağı bazlı kapsüller alın.
Sarımsak, soğan ve baharattan kaçının (ya da, sarımsak ve soğanı pişirerek yemeyi tercih edin). Çoğunlukla kötü sindirildiklerinden süt ürünleri de bu probleme neden olabilir.
Dilinizin üzerinde biriken bakterileri temizlemek için bir dil raspası kullanın veya fırçalama sırasında dilinizi temizleyin.
Kahve taneleri çiğneyin, portakal veya limon kabuğu emin.
Alkol ve sigarayı bırakın.
Kötü ağız kokusundan şikayet edenler bu konunun üzerine gitmelidir. çünkü basit bir müdahale ile bu probleminizden tamamen kurtulmanız mümkün olabilir. Eğer ağız ve dişlerinize yapılan müdahaleden sonra hala ağız kokusundan şikayetçi iseniz diğer sebepleri de araştırmak gerekecektir:

AĞIZ KOKUSUNUN DİĞER SEBEPLERİ:


Özellikle sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar
Şeker hastalığı (Diyabet) (aseton kokusu)
Böbrek yetmezliği (balık kokusu gibi)
Karaciğer yetmezliği
Metabolizma bozuklukları (teşhisi zor olabilir, zaman zaman ortaya çıkan kötü bir balık kokusu)
Açlık, diyet, ağız kuruması, oruçlu olmak (Sıvı gıda eksikliklerinde vücuttaki yağ ve protein çözünmeye başlar, bu metabolizmanın yan ürünleri kötü ağız kokusu olarak yansır)

Etiketler: , , , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Bromelain-Ananas

Bromelain; Ananas bitkisinden (Ananas comosus) elde edilen proteolitik özellikli (protein sindirici) bir enzimdir. Bilindiği gibi enzimler canlı organizmaların metabolizmasındaki biyokimyasal reaksiyonların işleyiş hızını bir katalizör madde gibi arttıran proteinlerdir. Bromelain ilk olarak 1957’ de tanıtıldı ve o zamandan beri bilimsel literatürde yerini almış 600’ dan fazla araştırma makalesiyle birçok hastalığa önemli faydaları olduğu kanıtlandı. Bromelain vücuttaki proteinleri ayrıştırıcı-sindirici bir enzimdir. Dolayısıyla onun ilk farkedilen özelliği sindirimi veya hazmı kolaylaştıran bir madde olmasıdır. Bu yüzden gıda sanayisinde ve bazı kültürlerde et yumuşatıcı ve pişmiş tahıl üretiminde de kullanılmaktadır. Bromelain Ananas bitkisinin sap ve gövdelerinden elde edilmektedir. Bu enzim sadece mide asidine yardımcı olmakla kalmayıp, aynı zamanda bağırsaklardaki alkalin (alkalik) ortama da olumlu tesirler yapmaktadır. Bu nedenle sindirim sistemi enzimlerinden pepsin (mide sıvısında bulunan protein sindirici bir enzim) ve tripsin’ in (pankreas tarafından salgılanan protein sindirici bir diğer enzim) ikame (yerine geçen) enzimi gibi düşünülür.

Fakat Bromelain’ in çağdaş kullanımı sadece sindirim sistemini desteklemekle sınırlı değildir. Antiinflamatuar (iltihap giderici-iltihabi reaksiyonu önleyen madde) etkisi sayesinde (Referans3) romatoid artrit (Rhumatoid arthritis) ve sinüzit (sinusitis) tedavisinde yardımcı olduğu da klinik çalışmalarla kanıtlanmıştır (Referans12). Üstelik bromelain’ in sinüzit tedavisine olumlu etkileri ile ilgili kanıtların bir kısmı double-blind (ne hasta nede araştırmacının neyin tedavi edilmeye çalışıldığını bilmediği bir klinik araştırma türü) araştırmalarla desteklenmiştir. Bir başka double-blind çalışmada ise bromelain + tripsin kombinasyonu ile antibiyotik tedavisi alan idrar yolları enfeksiyonlu hastaların tamamı iyileşmişlerdir. Sadece antibiyotik tedavisi gören hastalarda bu oran % 46’ da kalmıştır. (Referans14). Yapılan ön klinik araştırmalarda ise 3-13 hafta boyunca bromelain verilen romatoid artrit hastalarının %73’ ünde iyi derecede iyileşmeler gözlenmiştir. (Referans15). Bromelain, aşırı trombosit yapışkanlığını önlediği için doğal bir kan incelticidir de (Referans16). Bromelainin bu özelliği angina (Angina pektoris-kalbe yeterli kan ulaşmaması sonucu ortaya çıkan göğüs ağrısı) ve tromboflebit (kan pıhtılaşmasının sonucu olarak oluşan damar iltihabı) semptomlarının azalması şeklinde kendini göstermektedir. (Referans17-18). Ayrıca bromelain balgam veya sümük yoğunluğunu da azaltmaktadır. Bu durum astım ve kronik bronşit hastalarına faydalı olabilmektedir. (Referans19).

Kullanım Önerisi: Bromelain-Ananas 500 mg' lık kapsüller halinde sunulmuş olup;gıda takviyesi olarak, öğün aralarında veya yemeklerle beraber 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Etiketler: , , , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Bira Mayası

Bira yapımında kullanılan fakat diğer kullanımları en çok ihmal edilen madde hangisidir diye sorarsanız, yanıtı hiç düşünmeden bira mayası denilebilir. Gerçekte, ünlü 1516 tarihli bira yapımı ile ilgili Alman kanunu (Reinheitsgebot), ilk yazıldığında bira mayasından hiç söz etmiyordu. 19. yüzyıla kadar da bira mayasının fermantasyondaki (mayalanma) rolü fark edilinceye kadar da bu anlaşılamadı. Louis Pasteur; Avrupalı bira imalatçılarından daha kaliteli bir bira yapabilmek amacıyla gelen istekler üzerine, bira mayası üzerine araştırmalar yapan ilk ünlü kişidir. Aslında bira mayası; bir tip tek hücreli mantarın (Saccharomyces cerevisiae) hücrelerinin ezilip toz haline getirilmiş ve kurutulmuş halidir. Soldaki fotoğrafta (oldukça büyütülmüş) bira mayası hücrelerinin nasıl tomurcuklanarak çoğaldığını görmektesiniz. Bira mayası; B-kompleks vitaminler ve proteinler (tüm esansiyel amino asitler dahil- vücutta üretilemeyen ve dışarıdan alınması zorunlu amino-asitler) ve mineraller açısından zengin bir kaynaktır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

Vitamin, mineral ve protein açısından çok zengin temel bir besleyicidir.
İştah açıcı ve kilo aldırıcı özelliklere sahiptir.
Kişinin enerji seviyesini artırır.
Kolesterol seviyesini düşürmeye yardımcıdır.
Egzersiz performansınızı artırır.
Şeker hastaları için; şeker seviyesini yükseltmeksizin iyi bir besleyici ve ek gıdadır.


Kullanım Önerisi: Bira Mayası Tabletlerinden, yetişkinler gıda takviyesi olarak yemeklerle beraber günde 3 defa 3 tablet alabilirler. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Etiketler: , , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Atkestanesi Ekstresi

Atkestanesi (Aesculus hippocastanum); 15-25 m. kadar yükselebilen, kalın gövdeli, yaprakları 5-7 yaprakçıklı, baharda çiçekleri beyaz ve nadiren kırmızı renkli, üzeri sivri dikenli yeşil meyvaları olan bir ağaçtır. Meyva, 1-3 tohumlu bir kapsül şeklinde, içerisinde bildiğimiz kestaneye benzer atkestanelerini muhafaza etmektedir. Anavatanı Asya (Hindistan) olmasına rağmen Türkiye ve Avrupa’ da park ve bahçelerde süs bitkisi olarak yetiştirilir. 17. yüzyıl başlarında İstanbul’ dan Fransa’ ya götürülmesi ile Avrupa bu bitkiyi tanımıştır. Atkestanesi meyvaları (Tohumları); şekerler, nişasta, sabit yağ, flavon türevleri ve glikozitler (Aesculin, esculin) ve triterpenoid saponinler (aescin, escin) içermektedir.

Atkestanesinin geleneksel kullanım yöntemlerinden etkilenen bir Fransız doktorun 1896’ da ilk olarak hazırladığı atkestanesi tentürü’ nün hemoroit (basur) üzerindeki olumlu etkisi pekçok kişinin dikkatini çekmiştir. Daha sonraları yapılan modern araştırmalarda ise (Özellikle 1960’ larda Almanya’da) bacaklardaki toplardamar hastalıkları (varis gibi) üzerine etkisi gösterilmiştir. Günümüzde, tentürden daha güvenli olan ve tohumlardaki toksik maddelerden (Aesculin, esculin) arındırılmış ve yeteri kadar (%20) aescin içerecek şekilde standardize edilmiş ekstreler kullanılmaktadır. Aescin; tahriş olmuş kılcal damarlardan dokulara sıvı sızıntısını yavaşlatarak şişme ve iltihaplanmayı azaltma yeteneğine sahip bir etken maddedir. Aescin damarların esnekliğini artırmakta ve glycosaminoglycan hydrolases olarak bilinen ve bağ dokularının ana unsuru olan kolajen ‘i (Collagen) tahrip eden, kılcal damarlarda delikler (porlar) açan enzimlerin salgılanmasını engellemekte ve toplardamarların zarar görmesine yol açan psikolojik etkileri bloke edebilmektedir. Sıkıştırıcı / Güçlendirici (Adstringent), dolaşım sistemini (Kan damarlarını) güçlendirici etkiye sahip atkestanesi; toplardamar genişlemesi olan hemoroit (basur) ve varislerin tedavisinde, burkulma, spor yaralanmaları ve darbelerden ileri gelen vücuttaki şişmelerin (Bu şişmelerin asıl nedeni, darbe gören bölgedeki kılcal damarlardan dokulara sıvı geçmesidir. Aescin, kılcal damarlardaki delikleri (porları) küçülterek, buralardan dokulara sıvı geçişini engellemektedir.) engellenmesi ve iyileştirilmesinde, sıklıkla bacaklardaki varislere bağlı olarak oluşan yara, ağrı, ödem ve ağırlık hissinde başarıyla kullanılabilir. Atkestanesi, şişlik indirici etkisi göz önüne alınarak, böbrek ve idrar kesesi arasında kalan taşların düşürülmesi için de kullanılabilir. Taşın tahriş edici etkisiyle şişen idrar yolu (ureter), geçişi tıkar. Atkestanesi’ nin tesiriyle şişlik inerek, geçiş açılır ve taşın düşme ihtimali artmış olur.

Atkestanesi Ekstresi kapsüller halinde sunulmuş olup; her bir kapsül: 300 mg Atkestanesi (Meyve) Ekstresi (%20 aescin içerecek şekilde standardize edilmiş) ve 150 mg Rutin (Bioflavonoid: Bitkilerde çiçek ve yapraklara renklerini veren özel maddelerden en önemlisi) içermektedir. Rutin, Atkestanesinin standardize edilmesi amacıyla kullanılmıştır.

UYARILAR: Meyvelerindeki veya tohumlarındaki toksik maddelerden arındırılarak standardize edilmiş Atkestanesi Ekstresi’ nin önerilen dozlarda kullanıldığı takdirde bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Aspirin, Trental (pentoxifylline), veya Coumadin (warfarin), Heparin gibi kan inceltici (anticoagulant) ilaçlarla beraber kullanımı tavsiye edilmemektedir. Çocuklar, hamileler ve emziren kadınlar üzerindeki etkileri henüz saptanmadığından, bu ürünü kullanmaları tavsiye edilmez.

Kullanım Önerisi: 300mg'lık Atkestanesi Ekstresi kapsüllerinden öğün aralarında günde 2 defa (Sabah-Akşam aç karnına) gıda takviyesi olarak 1 kapsül alınabilir. Atkestanesi Ekstresi' nin sinerjetik etkisini artırmak için C vitamini ile beraber alınması tavsiye edilmektedir.

Etiketler: , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Arı Sütü - Royal Jelly

Arı sütü; işci arıların gırtlak bezelerinden salgılanan bir bal emülsiyonudur. Kraliçe arının besini olup, besin değeri son derece yüksektir. Tüm yaşamı boyunca arı sütü ile beslenen kraliçe arının ömrünün uzunluğuna da en önemli işarettir. Diğer arılar sadece 2 ay yaşarken, kraliçe arının ömrü 6 yıldır. Bu besinde, kraliçe arının niçin inanılmaz büyük (iri), uzun ömürlü, verimli ve diğer arılarla mukayese edildiğinde neden daha fazla enerjiye sahip olduğunun sırrı saklıdır. Kraliçe arı, sadece arı sütü ile beslenerek günde 3.000 yumurta üretir ve bu emülsiyon kraliçe arıyı sağlıklı ve güçlü tutmak için gerekli besinleri de sağlar. Hayatlarının ilk 2 günü bebek arılar (lavra), işci arılar tarafından yapılan özel bir karışımla beslenirler. İşci arıların yutmaksızın çiğnedikleri, çiçek tozlarından yaptıkları ve başlarının üstündeki bir bezede sakladıkları özel bir madde ile karıştırdıkları bu maddeye arı sütü denilir. İlk 2 günde, bu kuvvetli protein gıdası bebek arıları (larvaları) küçük bir arıya dönüştürür. Bu işlem gerçekleştikten sonra, işci arılar arı sütü üretimini azaltırlar ve sadece mevcut kraliçe arı ve bir sonraki sefer kraliçe arı olarak seçilen arı için üretime devam ederler. Hem kraliçe arı hem de prenses arı bu gıda ile beslenmeye devam eder.

Araştırmalar, arı sütünün insan vücuduna da, en az kraliçe arıya sağladığı yayar kadar yarar sağladığını ortaya koymaktadır. Arı sütü, bir çok çeşit etken madde; enzimler, amino asitler, vitamin ve mineraller içermekle kalmayıp, metabolizma için çok önemli olan panteik asit (pantheic acid), asetilkolin (acetylcholine), protein, bağışıklık sistemini güçlendiren ve ruhsal-fiziksel dayanıklılığı artırıcı bir yağ asidi olan 10-HDA (10-Hydroxy-2 Decenoic Acid), sepanin asit (sepanine acid), hastalıkların iyileşme döneminden sonra sindirimi düzenlemek ve iştahı açmak için çok ideal olan oleik asit (oleic acid) içerir.

Doğal hormon ve enzimleriyle beraber içerdiği vitaminler arasında tüm B vitaminleri (B-Complex vitamins), A, C ve E vitaminleri vardır. Ayrıca 10 temel amino asitten (esansiyel) sekizini de (lizin, metionin, lösin, fenil-alanin, treonin, triptofan, valin, izolösin) doğal hormon ve enzimleriyle içermektedir. Tüm bunlara ilave olarak; kalsiyum, potasyum, fosfor, demir, sülfür, bakır ve silisyum minerallerini de içerir.

Bu faydalı maddeleri yüksek oranda içerdiği için, vücudu strese ve dış etkenlere karşı güçlü kılmakta ve onun anti-bakteriyel ve antibiyotik özelliği ise soğuk algınlığı ve grip gibi hastalıklara karşı korunmamıza yardımcı olmaktadır.

Arı sütü bir doğa harikası olarak; aşağıdaki durumları önlemede veya iyileştirmede yardımcı olmaktadır :

· Bronşiyal Astım

· Akciğer Hastalıkları

· Uykusuzluk

· Mide Ülseri

· Böbrek Hastalıkları

· Kırıkların daha hızlı iyileştirilmesi

· Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi

· Saç, cilt ve tırnakların beslenmesi ve güçlendirilmesi

· Sindirim sistemini sağlıklı tutmak

· Üreme ve boşaltım sistemini korumak

· Ruhsal ve zihinsel (mental) dayanıklılığı artırmak

· Düşük Tansiyon

· Metabolizmayı canlandırmak, enerji vermek

· Yorgunluk

· Soğuk algınlığı ve grip

· Strese ve dış etkenlere karşı dayanıklılık

· Sinirsel ve ruhsal dengenin kurulması



Yıllardır, arı sütünün olağanüstü gençleştirme gücü ve sağlığa faydaları araştırılmaktadır. Nispeten Amerika’da pek fazla bilinmemesine rağmen, Avrupa ve Asya’da çok uzun bir süreden beri bilinmekte ve kullanılmaktadır. Arı sütü’ nün ünü 1950’li yıllarda Avrupa’da onun hakkında yayınlanan yazı ve raporlardan sonra dünyaya yayılmıştır. Gerçekte arı sütü hakkında en fazla araştırma ve tıbbi yayın Fransa, Almanya, İtalya, Rusya, Çin ve Japonya’da yapılmıştır. Şu an için Japonya dünyada en fazla arı sütü tüketen ülke durumundadır.

Arı sütü, hem erkek hem de kadınların kullanabilecekleri bir doğal ürün olup, ruhsal ve fiziksel vücudunu dengede tutmak isteyen herkes, özellikle orta yaş ve üzerinde olanlar, menopoz dönemindeki kadınlar, en yüksek fiziksel dayanıklılığı arzu eden sporcu veya vücut geliştiriciler onu kullanabilir.

UYARILAR: Arı sütü bazı kişilerde allerjik reaksiyonlara neden olabilir.

Kullanım Önerisi: Arı sütü 1000 mg’lık softgeller halinde sunulmuş olup, gıda takviyesi olarak günde 1-2 defa 1 softgel alınabilir.

Etiketler: , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Alman Papatyası

Alman Papatyası (Matricaria recutita); Avrupa ve Batı Asya kökenli olup, papatya ailesinin bir üyesidir. Avrupa’ da yaygın bir şekilde tarımı yapılmaktadır. Tek yıllık, çiçekleri 5-10 mm çapında, dil şeklindeki çiçekler beyaz renkli, bir sıra ve 12-20 tanedir. Tüp şeklindeki çiçekler ise sarı renkli, çok adette ve kapitilumun ortasındadır. Çiçek tablası koni biçiminde, üzeri çıplak ve içi boştur (Diğer papatyalardan farkı). Kokusu özel ve kuvvetli, tadı acımsıdır. Çiçekleri %1-2 oranında uçucu yağlar (matricin-chamazulen, bisabolol, bisaboloksit, bisabolonoksit), rezin, flavonlar (apigenin, luteolin, quercetin) içermektedir. Bu aktif bileşikler papatyaya iltihap ve spazm giderici (anti-inflammatory ve anti-spasmodic), bakteri veya mantar öldürücü (Anti-bakteriyal ve anti-fungal), ağrı kesici (Analjezik), yatıştırıcı ve sakinleştirici (Sedatif), anti-allerjik, kas gevşetici (özellikle mide-bağırsak sisteminde), antiseptik ve dezenfektan özellikler vermektedir. Yüzyıllardır güvenle yan etkisiz bir şekilde kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

Mide Ekşimesi ve Mide ekşimesinden dolayı yemek borusunda veya midede duyulan yanma hissi (Heartburn)
Depresyon, stres ve sinirsel durumlara karşı sakinleştirici
Soğuk algınlığı ve saman nezlesi
Uykusuzluk problemleri
Sindirim güçlüğü ve hazımsızlık (Indigestion)
Kolik (Kalınbağırsak ve karın boşluğunda duyulan sancı)
Stresli kolon veya kalın bağırsak kasılması, bağırsak allerjisi (IBS: Irritable Bowel Syndrome)
Peptic Ülser
Ülseratif Kolit (Kalınbağırsak iltihabı)
Böbrek ve safra kesesi taşlarına karşı çözücü, idrar arttırıcı
UYARILAR: Kan inceltici (Anti-koagülant) ilaçlarla beraber kullanılması tavsiye edilmemektedir. Önerilen dozlarda bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.



Kullanım Önerisi: Alman Papatyası, 500 mg’ lık kapsüller halinde sunulmuş olup; gıda takviyesi olarak günde 1-2 kez 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Etiketler: , , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Alıç Meyvesi - Hawthorn Berry

Alıç (Crataegus oxyacantha);10 metreye kadar yükselebilen, dikenli, beyaz veya pembe çiçekli bir ağaçtır. Meyveleri 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu, esmer-kırmızı veya kırmızı renklidir. Hafif ekşimsi lezzetli meyveleri yenilmektedir. Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri Orta Çağdan beri özellikle kalp destekleyici ve kalp-damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmek için kullanılmaktadır. Herbiri, bitkiye çok güçlü antioksidant özellikler veren flavonoid (flavonlar) bileşikleri açısından oldukça zengindir. Alıç, kalp-damar sistemi (cardiovascular system) üzerinde pozitif etkiler gösteren 3 grup ana bileşik içerir. Bu bileşikler; triterpenoid saponinler (triterpenoid saponins), aminler (amines) ve flavonlar (flavonoids) ’ dır. Alıç’ ın antioksidant etkisi, serbest radikal oluşumunu engelleyerek (inhibe ederek) kalbin tümünü olumlu yönde etkilemektedir. Avrupalı araştırmacılar, bu bitkinin kalp ve beyne olan kan akışını ve kalbin kasılma gücünü artırdığını, kalbi düzensiz atışlara (kalp ritm bozukluğu) karşı koruduğunu ve kan basıncını (tansiyon) dengelediğini göstermişlerdir. Alıç içerisindeki etken maddeler kalp kasları dejenerasyonunda ve koroner damarlardaki daralmalar sonucu gerekli miktarda kanın ve oksijenin kalp kaslarına gönderilememesi durumundaki oksijen yetersizliğine karşı da kalbin korunmasına yardımcı olmaktadır. Bilindiği gibi bu durum, şiddetli göğüs veya kalp ağrısı şeklinde kendini gösteren ve angina’ (anjina pektoris) olarak bilinen bir rahatsızlığa yol açabilmektedir.

Alıç, damarları genişleten bioflavononid’ ler açısından da oldukça zengindir. Bu bileşikler çok güçlü antioksidanlar olup; kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır. Ayrıca bioflavonoid maddeler kan damarlarının çeperlerini güçlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Alıç içerisindeki bileşiklerin kolesterolü ve damarlardaki plaket oluşumunu da azalttığı gösterilmiştir.Kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak, tehlikesizce uzun zaman kullanılabilir. Alıç, çeşitli kalp ve kan dolaşımı hastalıklarında rahatlıkla kullanılabilecek ender bitkilerden en başta gelenidir. Tedavide başarı elde etmek için gerekli olan uzun süreli kullanımlarda hiçbir yan etkisi yoktur. Sonuçları genellikle etkileyici ve inandırıcıdır. Kalp ritim bozuklukları (arrhythmias), sinirsel kalp çarpıntıları, kalp yetmezliği, ağır enfeksiyon hastalıkları sonrasındaki kalp kasları zafiyeti, kalp krizi sonrası, yüksek kan basıncı, damar sertliği alıç bitkisinin başarıyla kullanılabileceği alanlardır. Ama sabırlı ve disiplinli olmak gerekir. Çünkü bitkinin etkisi uzun süreli kullanımlar (4-8 hafta) sonucunda oluşmaya başlar ve bu olumlu etki gitgide artar. Bu bitki ayrıca, bedendeki sıvı birikimlerinin dışkılanmasını da sağlayabilir. Ayrıca; sinir sisteminde yatıştırıcı, spazmları azaltıcı, idrar söktürücü ve kabız yapıcı etkileri de vardır. Alıç’ ın içerdiği maddelerde vücudda birikme, zehirlilik ve alışkanlık yapma gibi özellikler olmadığından uzun süreli kullanıma uygundur.



Kullanım Önerisi: Gıda takviyesi olarak günde 3 kez yemeklerle beraber 2 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Etiketler: , , , , ,

ŞİFALI BİTKİ - Alfalfa - Alfalfa Juice Concentrate

Alfalfa (Medicago sativa), Asya kökenli bir bitki olup Romalılar ve Araplar tarafından dünyaya yayılmıştır. Araplar ona içerdiği vitamin, protein ve minerallerden dolayı "Besinlerin Babası" ismini vermişlerdir. Çinliler onu 6. yüzyıldan beri böbrek taşı düşürmeye yardımcı, vücuttaki fazla suyu atmak, romatizmal rahatsızlıklar, şişkinlik ve gaz gidermek için kullanmaktadır. Alfalfa bitkisi protein, vitamin, mineral ve besleyici gıdalar yönünden zengindir. Alfalfa, manganez, kalsiyum ve beta-karoten (Kalp hastalıkları ve kansere karşı çok yararlı), proteinler, A, C ve K vitaminleri içerir. Alfalfa, gıda üreticileri tarafından klorofil ve karoten kaynağı olarak da kullanılmaktadır. Alfalfa, K vitamininin en iyi doğal kaynaklarından birisidir. Vitamin K belirli proteinlerin kalsiyuma bağlanmasına yardım eder ve uygun kemik mineralizasyonu için gereklidir. Düşük vitamin K alımıyla erkek ve kadınlarda kalça çatlaması veya kırılması riskinin artması arasında bir ilişki olduğu yakın zamanlarda yapılan bir araştırma ile ortaya çıkarılmıştır. Viatamin K, kemik sağlığı ile ilgili en azından üç proteini aktive etmektedir. Vitamin K' nın bir diğer fonksiyonu kanı pıhtılaştıran etkenlerin, özellikle de protrombin denen maddenin üretilmesine yardımcı olmasıdır. Alfalfa bitkisinin içerdiği manganez ise önemli bir eser mineraldir. manganezin vücutta; sağlıklı kemik gelişimi ve korunması, cinsiyet hormonu sentezi, sinir gelişimi ve fonksiyonu, doğal öldürücü hücrelerin (bağışıklık sistemi ile ilgili) harekete geçirilmesi gibi görevleri vardır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

Sağlıklı kemik gelişimi ve kemiklerin korunması

Artrit, kireçlenme ve mafsal iltihabı

İştahın artırılması ve iyi bir besleyici

Anemi, kansızlık

İdrar yolları, böbrek ve idrar kesesi rahatsızlıkları

Böbrek taşı veya kumu düşürmek için yardımcı ve idrar artırıcı

Sistit (cystitis)

Karaciğer, kan ve böbrekleri temizleyici (detoxifier)

Hipofiz bezi fonsiyonlarını destekleyici

Gut, damla hastalığı

Kabızlıkta rahatlatıcı

Estrogen (östrojen) üretimine yardımcı

Kan şekerinin ayarlanmasına yardımcı

Kullanım Önerisi: Alfalfa; 1000 mg' lık tabletler halinde sunulmuş olup, gıda takviyesi olarak günde 1-2 defa yemeklerle beraber, 3 tablet alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

Etiketler: , , , , ,

ÇOCUK HAKLARI

Bu sayfada yazılı olan maddeler sizin haklarınız, bizim de ödevlerimiz. Biliyorsunuz ki çocuklar sağlıklı toplumlarda sağlıklı, güvenli toplumlarda güvenlikte, barışçıl toplumlarda barışçı, özgür toplumlarda da özgür olurlar. Gelecekte daha mutlu bir dünya oluşturacağımıza inanıyor ve güveniyoruz.

Siz de bize güvenin.

Madde 1) Ben çocuğum, On sekiz yaşına kadar bir çocuk olarak vazgeçilmez haklara sahibim.

Madde 2) Bu sayfadaki haklar, bütün çocuklar içidir; beyaz çocuk, kara çocuk, kız çocuk, erkek çocuk fark etmez. Doğduğumuz yer, konuştuğumuz dil de fark etmez. Büyüklerimizin inançlarının, görüşlerinin farklı olması yüzünden çocuklara ayrım yapılmaz. Bu haklara sahip olmak için çocuk olmak yeterlidir.

Madde 3) Büyükler çocuklarla ilgili bütün yasalarda, bütün girişimlerde önce çocukların yararlarını düşünürler. Büyüklerimiz bu ödevlerini yapamıyorsa devlet çocuklara bakar ve korur.

Madde 4) Bu sayfadaki haklarımın uygulanması için gereken her türlü çaba gösterilir. Haklarımdan yararlanmam bütün devletlerin güvencesi altındadır.

Madde 5) Bizi büyüten, yol gösteren büyüklere bizi daha iyi yetiştirsinler diye yardım edilir.

Madde 6) Çocukların yaşamını korumak herkesin ilk görevidir. Yaşamak her çocuğun en temel hakkıdır.

Madde 7) Her çocuğa doğduğunda bir isim konur. Devlet bu ismi kaydeder. Çocuğa kimlik verir. Artık çocuk o devlet’in vatandaşı olur.

Madde 8) Konan ismim, kazandığım vatandaşlık hakkım ve aile bağlarım korunur. Bunları değiştirmek için baskı uygulanmaz. Bunlar benden alınırsa bütün devletler ona karşı çıkar.

Madde 9) Çocuğu ailesinden kimse koparıp alamaz. Ama bazen de anne baba çocuğa bakamaz durumda olabilir. Çocuk bu durumdan zarar görebilir. Çocuk zarar görmesin diye çocuğa başka bir bakım sağlanır. Bu bakım sırasında çocuk anne babasıyla düzenli görüşebilir.

Madde 10) Aynı ülkelerde yaşayan anne baba ve çocukların birlikte yaşamaları için her türlü kolaylık gösterilir.

Madde 11) Çocuklar anne babalarının birlikte izni ve haberi olmadan başka ülkelere götürülemezler, oralarda bırakılamazlar. Bunu yapanlara karşı mücadele edilir.

Madde 12) Beni ilgilendiren konularda benim de görüşlerim alınır. Büyükler beni dinlerler. Düşüncemi öğrenmeye özen gösterirler. Çok küçüksem bir büyük de benim adıma konuşabilir.

Madde 13) İsteklerimi ve düşüncelerimi seçtiğim bir yolla açıklayabilirim, resmini çizebilirim ya da yazabilirim. Ama bazı konularda başka kişiler ve toplum zarar görecekse o konudaki kurallara da uymam gerekir.

Madde 14) Biz çocukların düşüncelerini geliştirmeleri ve istedikleri dini seçmeleri hakkına saygı gösterilir. Bu konuda bizi yetiştirmekle yükümlü olan büyüklerimizin de bize yol gösterme hakları ve görevleri vardır. Onlara da saygı gösterilir.

Madde 15) Arkadaşlarımla barış içinde toplanabilirim. Dernekler kurabilirim. Kurulu derneklere üye olabilirim.

Madde 16) Çocuklar onurlu ve saygın birer insandır. Hiç kimse onların onurlarını kıramaz, onları küçük düşüremez, yaşadığı konut ve kurumundaki özel yaşantısına karışamaz. Bu haklarımız yasalarla konulur.

Madde 17) (Çekinceli)

Madde 18) Yetiştirilmemizden en başta anne babamızın yada onların görevini üstlenen büyüklerimiz sorumludur. Onların bu görevlerini en iyi biçimde yapabilmeleri için her türlü kolaylık sağlanır, gerekiyorsa yardım edilir.

Madde 19) Yetişmemizden sorumlu olanlar bu haklarını çocuklara zarar verecek şekilde kullanmazlar. Çocukların bu tür zararlara uğramaması için her türlü önlemi almak devletin görevidir.

Madde 20) Çocuklar ailelerinden yoksun kalabilirler. Bazı aile ortamları ise çocuklar için yararlı olmayabilir. İşte o zaman çocukların devletten özel koruma ve yardım alma hakları vardır. Devlet bu görevini çocuk için uygun aile bularak ya da onlara bakacak kuruluşlara yerleştirerek yapar.

Madde 21) Anne babasıyla birlikte olamayacak çocukların aile yoksunluğu çekmemesi için onlara iyi aileler bulunur. Bunun için çok dikkatli bir araştırma yapılır.

Madde 22) Çocuklar başka bir ülkeye gitmek zorunda kalırlarsa o ülke de çocukları korur. Birbirinden ayrı kalan anne ve baba birleştirilmeye çalışılır.

Madde 23) Özürlü çocuklar özel olarak korunurlar. Kendilerine yeten saygın birer insan olmaları sağlanır. Devlet onların bakımları, eğitimleri ve iş sahibi olmaları için gerekli kurumları oluşturur. Ailelerine her türlü yardımı yapar.

Madde 24) Sağlığım ve hastalıklardan korunmam devletin ve toplumun güvencesi altındadır. Bunun için beslenmeme, aşılarımın yapılmasına, çevrenin temizliğine dikkate edilir. Hastalanırsam tedavi edilirim.

Madde 25) Kreşler, çocuk yuvaları, yurtlar, okullar, çocuk hastaneleri çocukların haklarına uygun olarak, çocuklara daha iyi bakmak için yeniden düzenlenirler.

Madde 26) Bütün çocukların sağlıkları, eğitim hakları, beslenme ve bakımları güvence altına alınır.

Madde 27) Bana bakmakla yükümlü olanlara bana daha iyi bir yaşam sağlamaları için gerekirse giyim, barınma ve beslenme konularında yardım edilir, destek olunur.

Madde 28) Eğitimimi eksiksiz yapabilmem için desteklenir ve korunurum. İlköğretim herkes için parasızdı, kız olsun erkek olsun her çocuk için zorunludur.

Madde 29) (Çekinceli)

Madde 30) (Çekinceli)

Madde 31) Boş zamanlarımı değerlendirmem, oynamam, eğlenmem için oyun bahçeleri çocuk klüpleri, kitaplıklar, spor okulları açılır. Her çocuk böyle faaliyetlere özendirilir. Bunlardan yararlanmak hepimizin hakkıdır.

Madde 32) Ben çocuğum. Büyükler gibi bir işte çalışamam. Ben okula gider ve oynarım. Eğer çalışmak zorunda kalırsam yapacağım iş eğitimime engel olmamalı, sağlığımı bozmamalı, bende zararlı alışkanlıklar yaratmamalıdır.

Madde 33) Çocuklar zararlı maddelere karşı korunurlar. Bunları üretenler ve çocuklara verenler cezalandırılırlar.

Madde 34) Bedenim bana aittir. Beni bedensel ve ruhsal yönden örseleyecek hiçbir yaklaşıma izin verilmez.

Madde 35) Çocukları kaçırıp kötü kişilere satan, onları uygunsuz şekilde çalıştırmak isteyenlerle tüm devletler mücadele ederler. Çocukları korurlar.

Madde 36) Büyükler kendi çıkarları için çocukları kullanamazlar.

Madde 37) Hiçbir çocuk insanlık dışı yöntemlerle ya da aşağılanarak cezalandırılamaz. Çocuklar suç işlemişse uygulanacak cezalar yaşına uygun gelişmelerini engellemeyecek ve eğitsel olmalıdır.

Madde 38) İnsanların birbirini öldürmesi kötüdür. Savaş insanların birbirini öldürmesidir. Çocuklar savaştan korunmalıdır. Onbeş yaşından küçük hiçbir çocuk askere alınmaz.

Madde 39) Eğer çocuklar çeşitli nedenlerle zarar görmüşlerse bedensel ve ruhsal sağlıklarına yeniden kavuşmaları için tüm önlemler alınır. Yeniden topluma kazandırılır.

Madde 40) Çocuklar suçun ne olduğunu bilmezler. Bilerek ve isteyerek kimseye zarar vermezler. Suç işleyen çocuklar yeniden topluma kazandırılması için özel yasalar çıkartılır, özel kuruluşlar oluşturulur.

Madde 41) Eğer bir ülkenin yasaları bu çocuk hakları sözleşmesine uygunsa değiştirilemez. Değilse değiştirilir.

Madde 42) Çocukların haklarına ilişkin tüm bu ilkeleri hem çocuklar hem de büyükler öğrenmeli ve öğretmelidir. Bu nedenle bu kitap “büyükçeden” “çocukçaya” çevrilmeye çalışılarak oluşturulmuştur.

Etiketler: , , , , , , ,

ÇEVRE KANUNU

Kanun Numarası : 2872

Kanun Tarihi : 9.8.1983

Yayınlandığı R. Gazete :

Tarihi : 11.8.1983

Sayı : 18132

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Tanımlar ve İlkeler

Amaç

Madde 1_ Bu Kanunun amacı, bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi; kırsal ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynaklarının en uygun şekilde kullanılması ve korunması; su toprak ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarihsel zenginliklerinin korunarak, bu günkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak düzenlemeleri ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu olarak belirli hukuki ve teknik esaslara göre düzenlenmektedir.

Tanımlar

Madde 2- Bu Kanunda geçen;

“Çevre Korunması” terimi; ekolojik dengenin korunması, havada, suda, toprakta kirlilik ve bozulmaların önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan çalışmaların bütününü,

“ Ekolojik Denge” terimi; insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerini sürdürebilmeleri için gerekli olan şartların bütünü.

“Çevre Kirliliği” terimi; insanların her türlü faaliyetleri sonucu , havada , suda ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve aynı faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevrede meydana getirdiği arzu edilmeyen sonuçları,

“Kirleten” terimi; fiilleri sonucu doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine sebep olan gerçek ve tüzel kişileri,

“Atık “ terimi, herhangi bir faaliyet sonucunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddeleri,

“Alıcı Ortam” terimi; atıkların bırakıldığı yakın veya uzak çevreyi ifade eder.

İlkeler

Madde 3- Çevre korunmasına ve çevre kirliliğinin önlenmesine ilişkin genel ilkeler şunlardır:

Çevrenin korunması ve çevre kirliliğinin önlenmesi gerçek ve tüzel kişilerle vatandaşların görevi olup, bunlar bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.

Çevre korunmasına ve kirliğine ilişkin karar ve önlemlerin alınmasına ve uygulanmasında; insan ve diğer canlı varlıkların sağlığının korunması, alınacak önlemlerin kalkınma çabalarına olumlu ve olumsuz etkileri ile fayda ve maliyetleri dikkate alınarak kısa ve uzun vadeli değerlendirmelerin yapılması esastır.

Arazi ve kaynak kullanım kararlarını veren ve proje değerlendirmesi yapan yetkili kuruluşlar, kalkınma çabalarını olumsuz yönde etkilememeyi dikkate alarak çevrenin korunması ve kirlenmesi hedefini gözetirler.

Ekonomik faaliyetlerde ve üretim metotlarının tayininde çevre sorunlarının önlenmesi ve sınırlandırılması amacıyla en elverişli teknoloji ve yöntemler seçilir ve uygulanır.

(Değişik: 3/3/1988-3416-1,md.) Kirlenmesinin önlemesi, sınırlandırılması ve mücadele için yapılan harcamaların kirleten tarafından karşılanması esastır. Kirletenin kirlenmeyi durdurmak, gidermek ve azaltmak için gerekli önlemleri almaması ve ya bu önlemlerin yetkili makamlarca doğrudan alınması nedeniyle kamu kurum ve kuruluşlarınca yapılan gerekli harcamalar 6813 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre kirletenden tahsil edilir.
Ancak kirletenler, kirlenmesinin önlemesi ve sınırlanması için yapılan giderleri ödeme yükümlülüğünden söz konusu kirlenmeyi önlemek için gerekli her türlü tedbiri aldıklarını ispat etmek kaydıyla kurtulabilirler.

(Değişik: 3/3/1988-3416/1.md.) İnilebilecek en düşük kirlenme seviyesi esas alınarak, bu seviyenin üstünde meydana gelebilecek kirlemeler için bu Kanunu 18’inci maddenin (ı) bendinde belirlenen ücretler ayrıca alınır.

Çevrenin korunması ve kirlenmenin önlenmesi konusunda alınacak tedbirler bir bütünlük içinde tespiti ve uygulanması esastır.

İKİNCİ BÖLÜM

Merkezi ve Mahalli İdari Bölümleri ve Görevleri

Merkez 4*(Mülga :9/8/191-KHK-443/43 md.)

İl Çevre Kurulu

Madde 5-(Mülga : 13/3/1990-KHK-409/12 md.)

Madde 6-7 (Mülga: 8/6/198-KHK-222/3/md.)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Çevre Korunmasına İlişkin Önlemler ve Yasaklar

Kirlenme yasağı

Madde 8- Her türlü atık ve atığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.

Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi durdurmak, kirlenenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.

Çevre korunması

Madde 9-(Değişik: 3/3/1988-3416/4.md,)

Kırsal ve kentsel alanda arazi kullanım kararına uygun olarak tespit edilen koruma alanları ve bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanım esasları yönetmelikte belirlenir.

Tespit edilen bu esaslar çerçevesinde aşırı ve yanlış kullanım, her türlü çöp ve atıkların yurt dışından getirilmesi nedeniyle ülkenin temel ekolojik sistemlerinin dengesinin bozulması, hayvan ve bitki türlerinin nesillerinin tehlikeye düşürülmesi, doğal zenginliklerin bütünlüklerinin tahribi yasaktır.

Bakanlar Kurulu, ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı alanları, tabii güzelliklerin ileriki nesillere ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi Bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye yetkilidir.

Yukarıdaki fıkraya göre uygulamanın gerçekleştirilmesi amacıyla, ilgili Bakanlıkça 27.9.1984 gün ve 3046 sayılı Kanunun 17. maddesinin ikinci fıkrasının (g) bendi hükümlerine göre geçici teşkilat kurulabilir. Bu bölgelere ilişkin plan ve projelerin hazırlanmasında 3.5.1985 tarihli ve 3194 sayılı Kanunun 9’uncu maddesi hükümleri uygulanmaz.

Çevresel Etki Değerlendirmesi

Madde 10- Gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler bir “Çevresel Etki Değerlendirme Raporu” hazırlarlar. Bu raporda çevreye yapılabilecek tüm etkiler göz önünde bulundurularak çevre kirlenmesine sebep olabilecek atık ve artıkların ne şekilde zararsız hale getirilebileceği ve bu hususta alınacak önlemler belirtilir.

“Çevresel Etki Değerlendirme Raporu”nun; hangi tip projelerde isteneceği, ihtiva edeceği hususlar ve hangi makamca onaylanacağına dair esaslara yönetmelikte belirlenir.

İşletme İzni ve Haber Verme Yükümlülüğü

Madde 11- Gerçekleştirilmesi planlanan kurum, kuruluş ve işletmeler mevzuatta öngörülen arıtma tesis ve ya sistemlerini müstakil veya ortak olarak kurmakla yükümlüdürler. Arıtma tesis veya sistemleri kurulup işletmeye hazır hale getirilmedikçe kurum, kuruluş ve işletmelere işletme ve kullanım izini verilmez.

İşletme izin alarak faaliyete geçen herhangi bir kurum, kuruluş ve işletme, faaliyetlerinde değişiklikler yapmayı ve tesisini büyütmeyi planladığında girişimlerini önceden mahallin en büyük mülki amirine haber vermekle yükümlüdür. Mülki amir durumu derhal Başbakanlık Çevre Müsteşarlığına ve ilgili bakanlığa bildirir.

Her türlü atık ve atıkların atılması, uzaklaştırılması veya zararsız hale getirilmesi ile yükümlü kuruluşlar da bu işlemlerin yerine getirilmesinde çevreye zarar vermeyecek önlemleri alırlar.

Atık ve atıkların doğrudan veya dolaylı şekilde alıcı ortama verilmesinde uygulanması gereken teknik usuller alıcı ortamın özelliği ve ortamdan yararlanma imkanları göz önünde tutularak yönetmelikte belirlenir.

Denetim

Madde 12-(Değişik; 3/3/1988-3416/5.md)

Atık, atık ve yakıtların atılması, uzaklaştırılması, zararsız hale getirilmesi ve ithali ile ilgili denetimler Çevre Genel Müdürlüğünce yapılır. Denetimlerin nasıl yapılacağı, denetleme elemanlarının nitelikleri, yönetmelikle belirlenir.

Kuruluş ve işletmeler faaliyetlerinin denetlenmesi için kullandıkları yakıtın ve çıkardıkları atık ve atıkların özellik ve miktarına ilişkin bilgileri sürekli ve düzenli olarak belirlemek, bu hususu belgelemek ve bunları Çevre Genel Müdürlüğüne bildirmekle yükümlüdürler.

Zararlı Kimyasal Maddeler

Madde 13- Havada, suda veya toprakta kalıcı özellik gösteren ve ekolojik dengeyi bozan kimyasal maddelerin üretim, ithal, taşıma, depolama ve kullanımında çevre korunması esasları dikkate alınır. Bu tür maddelerin üretim, ithal, taşıma. Depolama ve kullanımına ilişkin sınırlamalar yönetmelikle belirlenir.

Gürültü

Madde 14- Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde yönetmelikle belirlenen standartlar üzerinde gürültü çıkarılması yasaktır. Fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları, konutlar ve ulaşım araçlarında gürültünün asgariye indirilmesi için gerekli önlemler alınır.

Faaliyetlerin Durdurulması

Madde 15- Bu konuda yazılı yasaklara aykırı hareket eden veya kanunla belirtilen yükümlülükleri yerine getirmek üzere esasları yönetmelikle belirlenen yeteri kadar bir süre verir.

Bu süre içinde yasaklara aykırı hareket ve yükümlülüğü yerine getirmekten dolayı ayrıca ceza verilmez.

Bu süre sonunda bunları yapmayan kurum, kuruluş veya işletmelerin faaliyeti, yasağın veya yerine getirilmeyen yükümlülüğün çeşit ve niteliğine göre kısmen veya tamamen, süren veya süresiz olarak durdurulur.

Tehlikeli hallerde faaliyetlerin durdurulması

Madde 16- Çevre Kirliliğinin toplum sağlığı yönünden tehlike yarattığı hallede Sağlık ve Sosyal Yardımla Bakanlığı kendiliğinde veya Başbakanlık Çevre Müsteşarlığının talebi üzerine, bu kirlenmeye yol açan faaliyetlerin geçici bir süre için kısmen veya tamamen durdurulmasına karar verir ve karırın uygulanmasını mahallin en büyük mülki amirinin, vereceği kararla da durdurulabilir. Bu karar derhal Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ile Başbakanlık Çevre Müsteşarlığına bildirir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çevre Kirliliğini Önleme Fonu

Fonun Kurulması ve Fondan Yararlanma

Madde 17- Çevre kirliliğinin önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için “Çevre Kirliliğini Önleme Fonu” kurulmuştur.

Çevre kirliğinin önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için gerekli harcamaların %45’ine kadarı, en çok yirmi yıl vadeli kredilerle Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan desteklenir.

Fonun Gelirleri

Madde 18- (Değişik: 3/31988-3416/6.md.)

Çevre Kirliliğini Önleme Fonunun gelirleri:

Motorlu taşıt araçlarının her fenni muayenesi sırasında fenni muayene ücretinin beşte biri oranında, bir defaya mahsus olmak üzere motorlu taşıt alım vergisi tutarının dörtte biri oranında ayrıca tahsil edilen bedellerden,

Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre gemi siciline tescil edilen 18 (dahil) grostonun üzerinde olan her türlü deniz aracından groston başına yılda alınacak yediyüzelli lira

Havada taşıt araçlarından yurtiçi taşımaları için ayrıca alınacak yolcu başına bilet bedelinin binde beşinden ve taşınan yük için ton başına yılda alınacak yediyüzelli lira

Çevre Genel Müdürlüğünün bütçesine bu amaçla her yıl konan ödeneklerden,

Fon’dan verilecek kredilerin faizleri ile banka faizlerinden,

Bağış ve yardımlardan,

Bu Kanunla alınması hükme bağlanan iştirak payları, tazminat ve gerecin satışından elde edilen gelirlerden,

Fon’a ait tesis ve işetmelerce üretilen araç ve gerecin satışından elde edilen gelirlerden,

Merkez çevre kurulunca çevre kirliliğine yol açtığı belirlenen işlemlerden, aşağıdaki tarifeye göre alınacak iştirak paylarından,

Çevre kirliliğine Alınacak ayılık iştirak payı tutarı

Yol açan işletmeler I.Derece II.Derece III.Derece

1.Grup 600.000TL 400.000TL 200.000TL

2.Grup 400.000TL 200.000TL 100.000TL

3.Grup 200.000TL 100.000TL 50.000TL

4.Grup 100.000TL 50.000TL 25.000TL

5.Grup 50.000TL 25.000TL 12.000TL

j) Bu Kanuna göre verilecek para cezalarından oluşur.

Bakanlar Kurulu bu tarifede yer alan aylık iştirak payları tutarlarını her grup ve/veya her derece itibariyle ayrı ayrı veya topluca 10 katına kadar artırmaya veya Kanunda yazılı miktarlara kadar indirmeye, ayrıca bu maddenin (i) bendi dışındaki maktu ve nispi hadlerini ayrı ayrı veya topluca (0)’a kadar indirmeye veya %50’sine kadar artırmaya yetkilidir.

Fonun gelirleri bir Devlet bankasında açılacak hesapla toplanır.

Bu maddenin (a),(b),(c) bentleri gereğince toplanan ilgililerce en geç ertesi ayın onbeşine kadar Fonun Devlet Bankasındaki hesabına yatırılması zorunludur. Tahsil edilen gelirleri ve ödenecek iştirak paylarını zamanında yatırmayanlar hakkında Fon İdaresi, 6183 sayılı edilmesi için Fon mükellefinin bağlı olduğu vergi dairesinden talepte bulunur. Vergi dairesinde mükellefiyeti olmayanların Fona ödemeleri gereken meblağın hangi dairece tahsil edileceğine Maliye ve Gümrük Bakanlığı karar verir.

Vergi Dairesi tahsil ettiği Fona ait meblağı Maliye ve Gümrük Bakanlığının belirleyeceği esaslara göre Fonun devlet bankasındaki hesabına aktarır.

Bu maddenin (ı) bendi gereğice alınacak iştirak payları Büyükşehir belediye hudutları içinde Büyükşehir belediyeleri tarafından makbuz karşılığı tahsil edilerek mahallin en büyük mal memurluğuna yatırılır. Diğer yerlerde bu iştirak paylarını almaya mahallin en büyük mülki amiri yetkilidir. Bu iştirak payları, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre mal memurluğunca tahsil edilir.

Mahallin en büyük mülki amiri veya Büyükşehir belediye başkanlıklarınca tahsil edilen iştirak paylarının %30’ u tahsil il ilgili işlemler ve bölgenin çevre kirliliğini önleme projelerinde kullanılmak üzere tahsilatın yapıldığı yer il özel idaresi veya tahsil eden Büyükşehir belediyesine, %70 ise iştirak paylarının toplandığı ayı takip eden ayın onbeşine kadar Çevre Kirliliğini Önleme Fonuna aktarılır.

Zamanında bu işlemi yerine getirmeyen ilgili kuruluşlar Fon icin toplanan meblağı %10 fazlasıyla öderler. Gecikmeye sebep olanlar hakkında kanuni işlem yapılır.

Fon idaresi ile bu idarenin emrinde kurulan Fon; kurumlar vergisinden, yapılacak bağış ve yardımlar nedeniyle veraset ve intikal vergisinden, yapacakları her türlü muameleler dolayısıyla damga vergisinden, açtıkları krediler dolayısıyla lehte tahakkuk edecek faizler banka ve sigorta muameleleri vergisinden muaftır.

Fonun Kullanılması

Madde 19- Çevre Kirliliğini Önleme Fonu Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı aracılığı ile kullanılır.

Fonun ita amiri Çevre Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanıdır.

Bu Fondan yapılacak harcamalar 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu ve 2490 sayılı Artırma ve Eksiltme ve İhale Kanununu hükümlerine tabi değildir.

Fonun gelir ve giderlerine ilişkin belgeler bütçe yılının hitabından itibaren üç ay içinde denetlenmek üzere Sayıştay Başkanlığına verilir.

Fon ancak aşağıdaki maksatlar için kullanılır.

Çevre kirliliğini önleyici araştırma faaliyetleri,

Çevrenin temizlenmesi,

Çevre kirliliğini önleyici eğitim faaliyetleri,

Personel yerleştirilmesi,

Teknoloji ve proje satın alınması,

Proje yarışmaları düzenlemesi,

Arıtma tesis yapılacak olan gerçek ve tüzel kişilere kredi yardımı,

(Değişik:3/3/1988-3416/7 md.) Çevre kirliliğini önleyici ve çevreyi iyileştirici faaliyetlerde kullanılacak olan her türlü araç gereç alımı, bu araçların bakımı, onarımı ile bu tür araç gerecin yapımı için kurulacak tesis ve işlemler,

ı) Ağaçlandırma,

i) Hayvan ve bitki nesillerinin ıslahı için yapılacak çalışmalar,

Fonun gelirlerinin tahsili, tespit edilecek Devlet Bankasına yatırılması, kullanımı ile ilgili hususlar ve esaslar Maliye Bakanlığının uygun görüş alınarak yönetmelikle belirlenir.

BEŞİNCİ BÖLÜM

İdari Nitelikteki Cezalar

Madde 20- Gerçek kişilerden bu Kanunun;

(Değişik: 4/6/1986-3301/2 md.) 8’inci maddenin birinci fıkrasındaki yasağa uymayanlara 100.000 lira; aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yükümlülüğü, yetkili mercilere usulüne göre yapılan bildirime rağmen yerine getirmeyenlere 500.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/2 md.) Yönetmelikle gösterilen koruma ve kullanım esaslarına aykırı davranmak suretiyle 9’uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki yasaklara uymayanlara 100.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/2 md.) Yönetmelikle belirtilen sınırlamalara uymamak suretiyle 13’üncü maddesine aykırı davranışta bulunanlara 1.000.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/2 md.) 14’üncü maddesine aykırı davranışta bulunan ve önlemleri almayanlara 50.000 lira,

Yukarıdaki fiiller kuruluş ve işletmeler tarafından işlendiği takdirde; bu maddede belirtilen cezalar kuruluş ve işletmelere üç katı olarak, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 182’nci maddesi gereğince bilanço esaslarına göre defter tutması gereken kuruluş ve işletmelere ise bu cezalar beş katı olarak verilir.

Kuruluş ve İşletmelere Verilecek İdari Nitelikte Cezalar

Madde 21- Bu Kanunun;

(Değişik: 4/6/1986-3301/3 md.) 11’inci maddenin birinci fıkrasındaki yükümlülüğü yerine getirmeyen kuruluş ve işletmelere 1.000.000 lira, aynı maddenin üçüncü fıkrasındaki önlemleri almayan kuruluş ve işletmelere 500.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/3 md.) 11’irci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen haber verme yükümlülüğünü yerine getirmeyen kuruluş ve işletmelere 300.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/3 md.) 12’nci maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen yükümlülüklere uymayan kuruluş ve işletmelere 500.000 lira,

para cezası verilir.

Bu fiilleri işleyen kuruluş ve işletmeler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 182’nci maddesi gereğince bilanço esasına göre defter tutulması gereken mükelleflerden ise bu maddede belirtilen cezalar üç katı olarak verilir.

Gemiler için verilecek cezalar

Madde 22- Bütün sahillerimizde, karasularımız ile iç sularımız olan Marmara Denizi, İstanbul ve Çanakkale boğazlarında, liman ve körfezlerimiz, tabii ve suni göllerimiz ile akarsularımız bu Kanunun 8’inci maddesinin birinci fıkrasındaki kirletme yasağına uymayan gemiler ile deniz vasıtalarına;

(Değişik: 4/6/1986-3301/4 md.) Balast tahliyesi yapan tankerlerden, 1000 (dahil) gros tona kadar olanlara 5.000.000 lira, 1000 ila 5000 (dahil) gros ton arasındakilere, 10.000.000 lira, 5.000 gros tondan fazla olanlara 50.000.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/4 md.) Tankerler dahil diğer gemilerden her türlü atık ve atık döken sintine tahliyesi yapanlara 18 (dahil) ila 1.000 (dahil) gros ton arasındakilere, 5.000.000 lira, 1.000 gros tondan fazla olanlara 10.000.000 lira,

(Değişik: 4/6/1986-3301/4 md.) 18(hariç) gros tona kadar olan gemilere ve gemi tarifine uymayan denizi kirleten veya sintine basan ( iki zamanlı kıçtan takmalı ve benzine yağ karıştırarak çalışan motorlu teknelerin eksoz kirletmeleri hariç) deniz vasıtalarına 300.000 lira,

para cezası verilir.

Fiillerin tekrarı

Madde 23- Bu kanunun20,21 ve 22’nci maddelerinde belirtilen fiillerin tekrarı halinde para cezaları bir katı artırılarak verilir.

İdari cezalarda yetki(Değişik: 4/6/1986-3301/2 md.)

Madde 24- (Değişik: 4/6/1986-3301/5 md.)

Yukarıdaki maddelerde gösterilen cezalar doğrudan doğruya mahallin en büyük mülki amiri tarafından verilir. Bu cezalar 6813 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerine göre mal memurluğunca tahsil edilir. Ancak 22’nci maddede gösterilen cezalar:

Büyükşehir Belediye hudutları içinde kalan sahillerimiz, boğazlarımız ile liman ve körfezlerimizde; göl ve karasularımızda cezalar Büyüksehir belediye Başkanlarınca verilir. Cezayı derhal ve defaten ödemeyen ve bu hususta teminat ve kefalet göstermeyen gemiler, diğer deniz vasıtaları seyrüsefer faaliyetten men olunur.
Ceza ödenmediği takdirde, bu ceza 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usul Hakkında Kanun hükümleri gereğince tahsil edilir.
Büyükşehir Belediyeleri tarafından verilen para cezaları makbuz karşılığında tahsil edilerek mahallin en büyük mal memurluğuna yatırılır. Mal memurluğuna yatırılan cezanın %20’si Büyükşehir Belediyesine, %80’i Çevre Kirliliğini Önleme Fonu’na aktarılır. Çevre Kirliliğini Önleme Fonu’na aktarılan miktarın %50’sine kadar olan kısmı Sağlık ve Sosyal Yadım Bakanlığı’nın önerisi ile çevre sağlığını ıslahı işlerinde kullanılır.

Büyükşehir Belediyelerinin hudutları dışında kalan denizlerimizde cezalar doğrudan doğruya Sahil Güvenlik bot komutanlarınca verilir. Cezayı derhal ve defaten ödemeyen gemiler ve götürülebilen diğer deniz vasıtaları en yakın ve uygun limana götürülerek savcılığa teslim edilir ve bu gemiler hakkında (a) fıkrasında belirtilen hususlar uygulanır.
Kendi makineleri ile tahrik edilemeyen deniz vasıtaları hakkında gerekli zabıt tutularak, durum en yakın sahildeki il veya ilçe merkezindeki savcılığa intikal ettirilir.

Büyükşehir Belediye hudutları dışında kalan yerlerde yapılan kirletmeler ile deniz, liman, bütün göl ve akarsulara yapılan kirletmeler için mülki amirlerin ceza verme yetkileri saklıdır. Gerekli denetimi yukarıdaki esaslara uygun olarak yaparlar.

Makbuz karşılığında tahsil edilen para cezaları, mahallin en büyük mal memurluklarına yatırılır.

Gemi ve deniz araçlarına verilecek cezalarda suçun tespiti cezanın kesilmesi usulleri ile ceza uygulamasında kullanılacak makbuzların şekli, dağıtımı ve kontrolü hususundaki esaslar yönetmeliklerle belirlenir.

İdari cezalara itiraz

Madde 25- İdari cezalara karşı, cezanın tebliğ tarihinden en geç yedi gün içinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebilir.

İtiraz idarece verilen cezanın yerine getirilmesini durdurmaz.

İtiraz zaruret görülmeyen hallerde, evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır.

İtiraz üzerine verilen cezalar kesindir.

Mahkemece verilecek cezalar

Madde 26- 12’nci maddede gösterilen belgeleme yükümlüğünü yerine getirirken gerçeğe aykırı belge düzenlemelere fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği taktirde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası hükmolunur.

12’nci maddedeki yükümlülüğü yerine getirirken yetkili makamlara yanlış ve yanıltıcı bilgi verenlere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

Diğer kanunlarda yazılı cezalar

Madde 27- Bu Kanunda yazılı fiiller hakkında verilecek idari nitelikteki cezalar bu fiiller için diğer kanunlarda yazılı cezaların uygulanmasına engel olmaz.

ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Kirletenin sorumluluğu

Madde 28-(Değişik: 3/3/1988-3416/8 md.)

Çevreyi kirletenler ve çevreye zarar verenler sebep oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı kusur şartı aranmaksızın sorumludurlar,

Kirletenin, meydana gelen zararlardan ötürü genel hükümlere göre de tazminat sorumluluğu saklıdır.

Teşvik

Madde 29- Kirliliğin önlenmesi ve giderilmesine ilişkin faaliyetler teşvik tedbirlerinden yararlandırılır. Bu amaçla her yılın başında belirlenen teşvik sistemine Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı’nın görüşü alınarak yeni esaslar getirilir.

Teşvik tedbirleri ile ilgili esaslar yönetmelikle belirlenir. Bu Kanunda belirlenen cezalara neden olan fiilleri işleyen gerçek ve tüzel kişiler, verilen süre içinde söz konusu yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde bu maddede yazılı teşvik tedbirlerinden yararlanamazlar ve daha önce kendileri ile ilgili olarak uygulanmakta olan teşvik tedbirleri durdurulur.

İdari makamlarca başvurma

Madde 30- Çevreyi kirleten veya bozan bir faaliyetten zarar gören veya haberdar olan gerçek ve tüzel kişiler, idari makamlara başvurarak bu faaliyetin durdurulmasını isteyebilirler.

Yönetmelikler

Madde 31- (Değişik: 3/3/1988-3416/9)

Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkarılacak yönetmelikler ilgili bakanlıkların görüşü alınarak Çevre Genel Müdürlüğünce hazırlanır. Kanunun yürürlüğe girmesinden başlayarak en geç beş ay içinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe konulur.

Uygulanmayacak Hükümler

Madde 32- (Değişik: 3/3/1988-3416/10 md.)

Bu Kanuna göre yürürlüğe konulacak yönetmeliklerin yayımından itibaren deniz kirliğinin yürürlüğe konulacak yönetmeliklerin yayımından itibaren deniz kirliğinin önlenmesi hususunda 618 sayılı Limanlar Kanunun 4 ve 11’nci maddeleri gereği yürürlükte bulunan ceza hükümleriyle 1380 sayıl Su Ürünleri Kanununun 3288 sayıl Kanunla değişik geçici 1’inci maddesi hükümleri uygulanmaz.

Ek Madde l-(4/6/1986–330/6 md. İle gelen Ek md. Hükmü olup teselsül için numaralandırılmıştır.)

Bu Kanunla 18’inci maddesinin (a),(b),(c), ve (d) fıkralarında öngörülen fona katılma payları ile 20,21 ve 22’nci maddelerinde belirtilen ceza miktarlarını on katına kadar artırmaya Bakanlar Kurulu yetkilidir.

Geçici Madde 1- (2872 sayılı Kanunun numarasız geçici maddesi olup teselsül için numaralandırılmıştır.

Bu Kanunda belirtilen ilgili yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar gemiler ve değer deniz taşıt araçlarına 618 sayılı Limanlar Kanunun hükümlerine göre denizlerin kirletilmesi ile ilgili olarak yapılan ceza uygulamasına devam olunur.

Geçici Madde 2-(Ek: 3/3/1988-3416/11.md.)

Bu Kanunun 12 ve 13’üncü maddelerinde belirtilen ilgili yönetmelikler yürürlüğe konuluncaya kadar, her türlü yakıt, atık, atık ve kimyasal maddenin ithali Çevre Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Devlet Bakanı’nın onayına tabidir.

Yürürlük:

Madde 33- Bu Kanun yayımı tarihinden yürürlüğe girer.

Yürütme:

Madde 34- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

2872 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILDIĞI HÜKÜMLERİ GÖSTERİR LİSTE

Yürürlükten Kaldırılan Mevzuatın

Yürürlükten Kaldırılan Kanun veya Kanun Hükümleri Tarihi Sayısı Maddesi

2872 sayılı Kanunu 4,5,6,7’inci maddeleri ve diğer

Kanunların bu KHK’ye aykırı hükümleri 8.6.1984 KHK-222 30

2872 sayılı Kanunun 5’irci maddesi 13.3.1990 KHK-409 12

2872 sayılı Kanunun 4’üncü maddesi 9.8.1991 KHK-443 43

Etiketler: , , , , , , ,

HİNDİSTAN





Geçmiş:250 yıl kadar İngiliz yönetimi altında yaşadı.1947'de bağımsızlığını kazandı.Daha sonra

biri Pakistan , öteki hindistan olmak üzere iki ülkeye bölündü.

Konum:Asyanın güneyinde Arap denizi ve Bengal körfezi kyısında Burma ve Pakistan arasındadır,

Coğrafi Koordinatları: 20 00 N, 77 00 E

Yüzölçümü:
Toplam: 3,287,590 km2
Kara: 2,973,190 km2
Su: 314,400 km2

Kara sınırları:
Toplam:14,103 km
Sınır Ülkeleri: Bangladeş 4,053 km, Buhutan 605 km, Burma 1,463 km, Çin 3,380 km, Nepal 1,690 km, Pakistan 2,912 km

Deniz kıyıları:7,000 km

İklimi: Muson ve tropikal iklimin etkisindedir.Yıllık sıcaklık farkları güneye gittikçe azalır özellikle güneyi yazın çok fazla yağış alır.

Yüzey şekilleri: Güneyinin büyük kısmı platolarla kaplıdır (Dekkan Platosu),Ganj nehri ve kolları bu platoyu parçalar.Batısında Tar

çölü kuzeyinde Himalayalar yer alır.

Deniz seviyesine göre uç yükseltileri:
En alçak: Hint okyanusu 0 m
En yüksek : Kanchenjunga 8,598 m

Doğal zenginlikleri:Kömür ( Dünyanın 4.büyük rezervi ),demir,manganez,mika,boksit,titanyum,krom,dogal gaz,elmas,petrol,

kireç,tarım alanları.

Arazi kullanımı:
Tarım alanı: 56 %
Sürekli ekilen: 1%
Sürekli çayır ve meralar:4 %
Orman ve ağaçlık: 23%
Diğer: 16% (1993 est.)

Sulanabilir alan:480,000 sq km ( 1993est.)

Doğal afetler :Kuraklık,ani seller,depremler,sert yıldırımlı fırtınalar,

Uluslararası çevre antlaşmaları:
Birlikler:Antarctic-Environmental Protocol, Antarctic Treaty, Biodiversity, Climate Change, Desertification, Endangered Species, Environmental Modification, Hazardous Wastes, Law of the Sea, Nuclear Test Ban, Ozone Layer Protection, Ship Pollution, Tropical Timber 83, Tropical Timber 94, Wetlands, Whaling

İmzalamadığı anlaşmalar :Uymayacağını belirtiği çevre antlaşması yok.

Nüfus

Nüfus: 1,014,003,817 (Temmuz 2000 est.)

Yaşalara göre dağılım:
0-14 yaş:34% (erkek 175,228,164; kadın 165,190,951)

15-64 yaş:62% (erkek 324,699,562; kadın301,821,383)

65 yaş ve üstü:4% (erkek 23,925,371; kadın 23,138,386) (2000 est.)

Nüfus artış oranı: 1.58 % (2000 est.)

Doğum oranı: 24.79 doğum/1,000 nüfus (2000 est.)

Ölüm oranı: 8.88 ölümler/1,000 nüfus (2000 est.)

Göç oranı: -0.08 göç(s)/1,000 nüfus (2000 est.)

Cinsiyet oranı :
Doğumda: 1.05 erkek (s)/kadın
15 yaş altı: 1.06 erkek (s)/kadın
15-64 yaş arası: 1.08 erkek (s)/kadın
65 yaş üstür: 1.03 erkek (s)/kadın
Toplam nüfusta: 1.07 erkek (s)/kadın (2000 est.)

Ortalama yaşam süresi:
Toplam nüfus: 62.5 yaş
erkek: 61.89yaş
kadın:63.13 yaş (2000 est.)


Etnik gruplar:Indo-Aryan 72%, Dravidian 25%, Mongoloid ve diğer 3%

Dinler : Hindu 80%, Müslüman 14%, Jıristiyan 2.4%, Sikh 2%, Budist 0.7%, Jains 0.5%, diğer 0.4%

Okur yazarlık:
Tanım: yaşı 15 ten aşağıya okur ve yazar
Toplam nüfusta: 52%
Erkeklerde: 65.5%
Kadınlarda: 37.7 % (1995 est.)

Başkenti :Yeni Delhi

İdari Bölümler:25 eyalet 7 üniter bölge ;Andaman and Nicobar Adaları*, Andhra Pradesh, Arunachal Pradesh, Assam, Bihar, Chandigarh*, Dadra and Nagar Haveli*, Daman and Diu*, Delhi*, Goa, Gujarat, Haryana, Himachal Pradesh, Jammu and Kashmir, Karnataka, Kerala, Lakshadweep*, Madhya Pradesh, Maharashtra, Manipur, Meghalaya, Mizoram, Nagaland, Orissa, Pondicherry*, Punjab, Rajasthan, Sikkim, Tamil Nadu, Tripura, Uttar Pradesh, Batı Bengal.

Bağımsızlık:İngiltere'den 15 Ağustos 1947.

Ulusal günü:Cumhuriyetin ilan yıldönümü , 26 Ocak (1950)

Kuruluş:26 Ocak (1950)

Yasal düzen:Temeli İngiliz hukuk sitemine dayalı;sınırlı adli danışma yasamaya ilişkin çalışmalar; ICJ Yargılama yetkisini zorunlu ve şüphe ile kabuletmek.

Reşit olma yaşı:18

Hindistan’ın tarihi hakkında bilgiler, Aryalardan başlamaktadır. Bundan önceki dönemler içindeki olaylar hakkında çok çeşitli ve kesin olmayan bilgiler mevcuttur. Dravitleri yenerek Hindistan’a yerleşen Aryalar, Yunan istilaları, İskender’in saldırıları, Asoka dönemi, Mouryo İmparatorluğu, Gupta Devri, Hunlar, Harşalar, Kuzey ve Güney Sülaleler Dönemi, Türk-Moğol Hakimiyeti, Arapların, Gaznelilerin, Babür Devletinin fetihleri, Avrupalıların yerleşmeleri ve bugünkü Hindistan’ın kurulması safhaları takib eder.

M.Ö. 2000 yıllarında Himalayaları aşarak gelen Aryalılar, Hindistan’da asırlarca sürecek bir hayat tarzının temelini attılar. Daha sonraları Maurya İmparatorluğu Hindistan’a hakim oldu. Bu imparatorluğun yıkılmasından sonra hakim olan Guptaların ülkedeki hakimiyetine Hun saldırıları son verdi. Bundan sonrası, ülkede kurulan prenslikler dönemi ve aralarında yaptıkları savaşlarla geçti.

Müslümanlar, Hindistan’a ilk olarak sekizinci asırda geldiler. 712 yılında Muhammed bin Kasım’ın ordusu Hindistan’a girdi. Bunu müteakiben ülkede Müslüman Arap ordularının ve Gaznelilerin fetihleri görüldü. Gaznelilerin Sultan Mahmud zamanında başlattıkları seferleri, Muhammed Guri Han zamanında Hindistan’ın tamamının fethedilmesiyle sonuçlandı. Bundan sonra 1206-1290 yıllarında Memlukler, 1290-1320 yıllarında Halaciler, 1320-1413 yıllarında Tuğluklar ve 1526 yılına kadar da Ludiler Hindistan yönetimini ellerinde tuttular.

On beşinci asır başlarında bir ara Timur Han ordusuyla Hindistan’ın büyük bir kısmını topraklarına kattı. Böylece Hindistan’da Türk-Hind İmparatorluğu başladı. Timur Hanın soyundan Babür Şah, bütün Hindistan’ı fethederek Gürganiye (Babür İmparatorluğu) Devletini kurdu. Bu devlet, İngilizlerin Hindistan’ı işgaline kadar bölgede 342 sene hükümranlığını sürdürdü.

Babür İmparatorluğu zamanında Hindistan’da yüzlerce büyük İslam alimi yetişip insanlara doğru yolu gösterdiler, ilim öğrettiler. İslam dinine sokulmak istenen bid’atleri yok ettiler. Bu büyük alimler arasında en meşhurlarından bazıları, İmam-ı Rabbani, Muhammed Ma’sum Faruki, Ubeydullah-ı Ahrar, Muhammed Zahid, Derviş Muhammed, Muhammed Baki-billah, Nur Muhammed Bedevani, Mazhar-ı Can-ı Canan, Senaullah-ı Dehlevi, Abdullah-ı Dehlevi, Abdülhak Dehlevi, Abdülaziz Dehlevi, Muinüddin Çeşti’dir.

Avrupalıların Ümit Burnunu dolaşarak Hindistan’a ulaşmaları, 16. yüzyılda burada ilk ticaret merkezinin kurulmasına yol açtı. İngilizler, Hindistan’ı işgal ettikten sonra, Müslüman halka çok eziyet ettiler. 1906 yılında Svaraç (kendi kendini yönetme) sloganı ile bağımsızlık savaşı başlatıldı. Bu arada Hindistan Müslüman Birliği kurulmuştu.

1919 yılında Gandhi ile birlikte Hindistan’da pasif direnme ve protesto hareketlerine başlandı. 1935’te ilk anayasa kabul edilerek parlamenter düzen kuruldu. 18 Temmuz 1947’de tam bağımsızlığını kazanarak, dünya devletleri tarafından tanındı. 26 Ocak 1950’de Hindistan Birliği olan devletin ismi Hindistan Cumhuriyeti olarak değiştirildi. Bugün de bu isimle anılmaktadır.

Ülke yönetim yönünden eyaletlere bölündü. Ekonominin büyük ölçüde bozulduğu bir dönemde yapılan seçimleri İndra Gandhi’nin başkanlığındaki Kongre Partisi kazandı. Radikal tedbirleri başarıyla alan İndra Gandhi, 1971’de erken seçime giderek büyük bir zafer kazandı. Aynı sene Hindistan ile Pakistan arasında savaş çıktı. Bu savaş neticesinde Doğu Pakistan yani Bangladeş bağımsızlığını ilan etti. Baskı rejimi uygulayan İndra Gandhi, 1974’den itibaren halk desteğini kaybetti.

1977’de yapılan seçimleri Canata Partisi kazandı. Canata Partisi yönetimde başarılı olamayınca, 1980’de yapılan seçimleri tekrar Kongre Partisi kazandı. Aynı sene özerklik için mücadele eden Sihler, büyük bir mücadeleye başladılar.

1984 Ekimde iki Sih muhafızı İndra Gandhi’yi bir suikast neticesinde öldürdü. Bunun üzerine başbakanlığa Raciv Gandhi getirildi. İç çatışmalar hala devam etmekte olup, Hindularla-Müslümanlar arasında çatışmalar büyük hız kazandı. Başbakan Raciv Gandhi 22 Mayıs 1991’de uğradığı bombalı suikast sonucunda öldü.

Etiketler: , , , , ,







eXTReMe Tracker
TOPLIST Genç Toplist - Yeni Nesil Hit Arttırma Motoru Domain TOPlist
kurtlar vadisi barbie oyunları bak kim dans ediyor izlesene.com ismail yk murat boz msn ifadeleri you tobe ruya yorumlari burc yorumlari